Kahve

İş hayatına atıldığında kendine söz vermişti; her sabah kahvesini sakinlikle içecekti. İşe ilk başladığı zamanlar bu sakinlik anlarını evinde yaşıyordu, kendi işini yönetmeye başladıktan sonra ise bu anlarını sahildeki küçük kafeteryaya taşıdı.

Her sabah işten önce oraya uğrar, büyük bardakta Türk kahvesini içer, işinin başına öyle giderdi. Yine öyle bir günde sahile doğru yürüyordu ama bugün içi içine sığmıyordu, yataktan tarifsiz bir mutlulukla uyanmıştı. Hayatı aynı monotonlukla devam ediyor olmasına rağmen, bugün bir şeylerin farklı olacağını hissediyordu.

Yürürken aklına lisedeki anıları geldi, şimdi ona çocukluk gibi gelen heyecanlarını hatırladı; her şeyden mutlu olmak için bir yol buluşunu, sevdiğini düşündüğü çocuğu görmek için okul koridorlarını arşınlayışını… Birden bire bunlar aklıma nereden geldi derken sahildeki yerine geldiğini fark etti: martıların yanındaki masasına yerleşti, sahibi de artık onunla arkadaş gibi olmuştu, yüzündeki gülümsemeyi görünce bol köpüklü kahvesini hazırlamaya başladı, belli ki bugün onun için özel bir gündü, belki de doğum günüydü.

***

Liseyi bitirdiğinden beri bu şehir onun için sadece tatillerde uğranan bir duraktı. Yine bir tatil dönüşü annesine uğramıştı, bu sabah ise bir değişiklik yapıp herkesin çok övdüğü sahildeki küçük yerde kahve içmeye karar vermişti. Denizin hemen dibinde, dalga sesleri eşliğinde bir kahve nedense bu sabah ona çok cazip görünmüştü. Halbuki böyle romantikliklerle hiç işi olmazdı, kahve onun için ayılmak için içmesi gereken bir ilaç gibiydi sadece, keyif kısmını hiç bir zaman yaşamamıştı.

Sahildeki yere yaklaşırken karşısında yürüyen kişiyi görünce bir an olduğu yerde kaldı; lisede safça sevdiği, sinemaya baş başa gitmekten daha fazlasını yaşayamadığı kız karşısındaydı, biraz yaşlanmış belki ama gözlerinin içindeki o mutluluk hiç değişmemişti. Onun da sahildeki yere girdiğini görünce adımlarını hızlandırdı, ne diyecekti ona bilmiyordu sadece içinden bir ses hızlan dedi.

***

Tam masasına otururken onu gördü, lisedeki aşkı, aklında tam okul koridorundaki hali varken karşında görmek çok şaşırtmıştı onu, görmezden gelmeyi düşündü, ne diyecekti ki, belki de kendisini tanımayacaktı bile. En iyisi görmezden gelmek dedi ve martıları izlemeye bıraktı kendini.

Birden bir sandalye çekilme sesine eşlik eden “Oturabilir miyim?” sorusuyla ilk aşkı karşısındaydı ve sandalyeye otururken hiç bir şey söyleyememişti.

***

Göz göze geldiği an yanına gitmesi gerektiğini anladı, cevap bile beklemeden masasına oturdu. Oturma dese ne diyebilirdi ki, o yüzden cevap gelmeden oturmak ve sohbete başlamak en iyisiydi. Neyse ki oturma dememişti, oturdu ve sadece yüzüne baktı. Yakından bakınca yılların getirdiği izler dışında hiç değişmemişti, aynı ürkek ve mutlu haliyle karşısındaydı.

Duble kahvesinin geldiğini gördüğünde o da aynısından istedi.

***

Karşımda oturuyor ve hiç bir şey söylemiyor, diye düşündü. Birinin sohbeti açması gerekiyordu, nasılsın derse sohbet olurdu belki ama diyemedi. Gözlerinin içindeki o çocuk saflığı izlemek o an ona çok daha güzel geldi.

Ne kadar süre orada oturup sessiz kaldıklarını bilmiyordu, çalan telefon sesiyle irkildi; ilk defa kendi düzenlediği bir toplantıya geç kalmıştı işe dönmesi gerekiyordu.

***

O telefon hiç çalmasaydı, bütün gün böyle otursaydık diye düşündü: Sessizce ama gözlerimizle konuşarak…

Ayağa kalkıp elini uzattığını görünce bir şey söylemesi gerektiğini biliyordu. Görüşürüz, demesi gerekiyordu, görgü kuralları bunu gerektirirdi ama görgü kuralları hal hatır sormayı da gerektirirdi, bu kısmı atladıklarını göre kuralları düşünmemeliydi.

“Seni öpebilir miyim?” dedi, yine cevabı beklemeden yanağına masum bir öpücük kondurdu. Hala çok güzel kokuyordu, “Çok güzel kokuyorsun” bunu sesli mi söylemişti?

***

“Çok güzel kokuyorsun”, böyle mi söylemişti, lisede koridorda onu gördüğü günlerde olduğu gibi kalbi kıpır kıpırdı. Hiç bir şey söylememeliydi, bu an bir masal gibi kalmalıydı.

***

Gerçekten söylemişti ve o, duymak istememişti bile, şimdi arkasını dönüp gidiyordu, belki de bu an bir masal gibi hatırlanmalıydı, yaşanmamış gibi.

***

** Dördüncü kelimeyle ilk hikayeden farklı bir şeyler yazmak istedim, kahve diyince aklıma çok şey geliyor, bugünlük böyle bir hikaye çıktı. Yeni kelimem “Dakik” bakalım ondan neler çıkacak?

3 thoughts on “Kahve

  1. Geri bildirim: Manto - elmalıkedi
    1. 30 kelimenin bazısını sözlükten rastgele seçtim, bazısını ev halkı söyledi… Sıralama ise çekiliş usulü, hepsini kağıtlara yazdım, rastgele elime ne gelirse o yeni kelime oluyor 😉

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir