Size de olur mu, yıllar sonra yaptığınız herhangi bir şey için bunu ben mi yapmışım diye kendinize şaşırır mısınız? Dün tam böyle hissettim.
Pandemi zamanı açtığım bir instagram hesabı vardı, daha doğrusu pandemiden önce kendime hedeflerim için açmıştım hemen arkasından evlere kapanınca pandemi zamanı açmış oldum 🙂 Neyse o hesabımın adı minimalliste… Görsel olarak akışını en sevdiğim hesabım, paylaşım yapmasam da sırf görsel hali için kapatmıyorum hesabı 🙂 İşte dün bu hesabıma bakarken neler yazmışım okuyayım dedim ve kendime şaşırdım, çok güzel şeyler yazmışım. Başlarda hedefler derken sonlara doğru minimalizm ve sadeleşmeye ucundan giriş yapmışım. Yazdıklarım çok hoşuma gitti. Sonra buraya geldim, beni eskiden beri takip ediyorsanız bilirsiniz, bir zamanlar sadeleşmeye merak salmıştım. Minimalizm hakkında ne bulursam okumuş, izlemiş ve burada bol bol yazmıştım. İşte o yazdıklarımı okuyunca da bir kez daha kendime hayran kaldım ve bunları ben mi yazmışım dedim.
Sonra da alıcı gözüyle bir paylaşımlarıma baktım genel olarak ve hepsini ayrı bir sevdim ki paylaşırken bu kadar sevdiğimi hatırlamıyorum yazdıklarımı. Sonra geçen yıllarda yazdığım hikayelerimi okudum, bazılarında cümle düşüklükleri imla hataları bulsam da yine aynı tepkiyi verdim kendime: bunları nasıl yazmışım? Ve kendimi sorgulamaya başladım, neden eski yazdıklarımı bu kadar beğeniyorum diye ve ne yazık ki cevap bulamadım. Bu arada sadece yazılarım değil, yaptığım kanaviçeler için bile bunları ben mi yaptım diyorum. Sanırım bu aralar yazmaya da kanaviçeye de eskisi kadar zaman ayıramadığım için yapmış olduklarıma şaşırıyorum.
Hele kanaviçe… Bir zamanlar nasıl bir tutkuyla yapıyordum… Akışta kalmak dedikleri hali kanaviçe yaparken çok rahat yakalıyordum. İki senedir ise resmen ara ara yapar hale geldim, elime aldığımda yine zaman nasıl geçiyor anlamıyorum ama işte o elime alma anı nedense çok zor geliyor. Belki de kanaviçenin yerini illüstrasyon aldığı için böyledir. Bu aralar renklerle buluştuğumda kendimi unutuyorum 🙂 Yaptıklarımı ise rengaelvan instagram hesabımda paylaşıyorum.
Dün Sinan Canan’ın İnsanın Fabrika Ayarları kitabının ikincisini okuyordum, orada bir bölümde sosyal medyadan bahsediyordu ve şöyle diyordu:
Günümüzde Instagram, Facebook, Twitter gibi bugün moda olan sosyal medya mecralarına hepimiz bayılıyoruz. Bu servisler bizden beş kuruş para istemeden hayatımızı dolduracak kadar eğlence sunuyor. Kendimiz istediğimiz zaman istediğimiz yerden canlı yayın yapabiliyoruz. İstediğimiz resimleri paylaşabiliyoruz, istediğimiz kişiyle temasta kalabiliyoruz ve bu hizmetlerin neredeyse tamamı bedava! Fakat artık temel bir pazarlama kuralını sanırım hepimiz biliyoruz: Eğer güzel, işinize yarayan bir hizmet için para ödemiyor ve bundan özgürce faydalanabiliyorsanız, bu sistemin sattığı ürün aslında sizsiniz. Sizin verileriniz, sizin kullanım biçiminiz bu tip sistemlerin ana kazanç kaynağını oluşturuyor.
Bu paragrafı okuyunca kendimi sorgulayıp neden her hobime bir instagram hesabı açıyorum diyerek bazılarını silmeye karar vermiştim, sonra işte yukarıda bahsettiğim bunları ben mi yazmışım şaşkınlığım ve hayranlığımla silmeye kıyamadım 🙂 Ve evet gerçekten ürün benim, biziz sosyal medyada… Akışta kaldığım keyif aldıklarımı paylaşmak için sosyal medyada varım diyorum kendime ama akışta kalabilme şansım olan zamanı sosyal medyada öldürüyorum. Yazımın sonuna gelirken fark ediyorum ki aslında, son zamanlarda eskiden yazdıklarım, paylaştıklarım gibi yazacak zamanı bulamadığımdan eski yazdıklarıma şaşırıyorum ben mi yazdım diye.
Bu arada geçen yıl Çalınan Dikkat kitabını okurken de böyle bir aydınlanma yaşamış ve sosyal medya kullanımımı azaltmıştım, ne tesadüf ki tam da o zamanlar illüstrasyon yapmaya başlamıştım. Şu anda telefonumdan günlük ortalamaya baktığımda 5 saatimi orada geçirmiş olduğumu gördüm, gerçekten zamanım bu kadar bol mu ki orada öldürüyorum? Bence değil, o zaman kendime tekrar bir ayar çekme zamanı: Sosyal medyada daha az zaman… Sıfır sosyal medya demiyorum, çünkü onu yapamayacağımı biliyorum.
Haftaya görüşürüz, bakalım günlük ortalamayı düşürebilecek miyim?