Gül

Ayrılığımızın kırkbeşinci günü, beni bırakıp gitmeseydi, birlikteliğimizin beşinci yılını kutluyor olacaktık bugün. Alışamadım yalnızlığa; hala sol yanım onu arıyor, hala kahvemi içerken ona da bir fincan koyuyorum, hala diş fırçası banyoda duruyor.

‘Bitti artık’ dediğinde evdeki tüm eşyalarını topladı, bir tek banyodaki diş fırçası kaldı bana, bir de evin her köşesinde bize ait anılar… Acaba o yüzden mi alışamadım yokluğuna, hepsini atıp kurtulabilir miyim hatıralardan?

Kırkbeş gündür denemediğim tek şey bizden, birlikteliğimizden kalan eşyaları atmak; elim gitmiyor bir türlü sanki her an özür dilemeye gelecekmiş gibi hissediyorum. Telefonlarımı bile açmıyor, bense özür dilemesini bekliyorum.

Evet, her şeyi atmalıyım, yeni bir sayfa açmalıyım hayatımda, tıpkı onun gibi… İşe gitmiyorum zaten, tüm süre boyunca doktor raporu kullandım, beni işten çıkarmazlarsa iyidir, en iyisi yeni sayfa açmak için önce işe gideyim.

***

İşteyim, her şey ve herkes bıraktığım gibi, hiç kimse beni özlemişe benzemiyor. Bu dünyadan yok olup gitsem hiç kimse merak etmeyecek beni. Hiç kimse sormadı kırkbeş gündür neredeyim diye, sahi iş arkadaşlarımın biri bile aramadı bir ihtiyacın var mı diye… Kimsenin merak etmeyeceği kadar kötü biri miyim?

***

Eve geldim, her yerde yine o var, hepsini atıyorum artık, yeter… Duvardaki evlilik resmimizi, altındaki sonsuza dek mutlu yaşadılar yazısını, köşede duran bizi temsil eden el heykellerimizi, mutfaktaki en sevdiği fincanı, diş fırçasını ve şu gül; tek bir gül, çerçeve içinde, sonsuza kadar koruyabilmek için sanki bizi korumaya da yetebilecekmiş gibi. Bana seni seviyorum dediği gün vermişti o beyaz gülü, herkes aşkın rengi kırmızı derken beyazı seviyorum dediğim için beyaz vermişti… İşte şimdi hepsi çöp torbasında.

Evdeki çöpe değil, hemen apartmanın büyük çöp kutusuna atmalıyım bunları, hepsi evden bir an önce gitmeli. Oldu. Hepsi çöpte, gül torbadan çıkmış bana bakıyor sanki.

Hayır onu atmamalıyım, henüz değil. Bu çöp kutuları neden bu kadar yüksek, kutunun dibine ulaşamıyorum. Şurada yerde bir taş var ona çıkarsam belki yetişebilirim.

Elimdesin gül, biraz dağıldık beraber ama birlikteyiz yine. Seni atamam haklısın, her şey çöpe gidebilir ama sen değil.

“Çöp kutusunun içinde ne yapıyorsun hayatım, eşyalarımız neden çöpte?”

Bu ses, onun sesi, neden diye mi soruyor bana, üstelik hayatım dedi. Ne sanıyor kendini bu budala? Elindeki ne onun, bir adet beyaz gül mü?

*** Her zaman yazdığımdan biraz farklı şekilde oldu bu sefer, umarım beğenirsiniz…

** Yeni kelime: Radyo

2 thoughts on “Gül

  1. Geri bildirim: Cansız - elmalıkedi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir