Aylar önce bir kitapta tanıştım sadeleşmek kelimesiyle. Ege Erim ve Begüm Başoğlu’nun kaleme aldığı Sade kitabını okuduğumda sadeleşme akımı dikkatimi çekmişti ve bende fazlalıklarımdan kurtulmalıyım, sadeleştirmeliyim hayatımı demiştim. Ancak iş uygulamaya gelince hep erteledim, kendime bahaneler ürettim.
Sade kitabını okuduktan birkaç hafta sonra raflarda Marie Kondo’nun Hayatı Sadeleştirmek için Derle, Topla, Rahatla kitabıyla karşılaştım. Bu yazarın anlattıkları ve tarzı daha uygulanabilir gibi gelmişti ama yine de kendime bahaneler üretmeye devam ederek sadeleşme hareketine başlayamıyordum.
Her iki kitapta okuduklarımı da uygulamalıyım derken aylar birbirini kovaladı ve sanki kitapları okumamışım, kendimi sadeleştirmek istememişim gibi uygulamayı düşündüklerimi unuttum gitti, geçtiğimiz haftaya kadar. Geçtiğimiz hafta izinliydim ve izin süremin hepsini evimde geçirdim. Evde vakit geçirdikçe eşyalar bir bir üzerime gelmeye başladı, bildiğiniz daraldım ve kendime “kalk Elvan başlıyoruz” dedim.
Sadeleşme akımını az biraz araştırırsanız işe önce giysilerinizden başlayın diyor. Sanırım vazgeçmesi en kolay eşya giysilerimiz olduğundan böyle bir başlangıç öneriliyor. Bende yolumu elbise dolabına çevirdim ve ne var ne yoksa yatağımın üzerine boşalttım, giymediğim onlarca kıyafetin yanı sıra gördüğümde bile bana negatif enerji veren giysilerim olduğunu fark ettim. Hepsi, tek tek torbalara doldurulup annemin evinin yolunu tuttu. Neden anneme verdiğimi sorarsanız, onları evde tutsam aklıma geldikçe içine bakıp, belki giyerim diye torbalardan çıkartmaktan korktum giysilerimi. Hala tüm fazla giysilerimden kurtulduğumu söyleyemem, hiç giymemiş olsam da aramda duygusal bağ olan giysilerim var; abimin hediye ettiği blazer ceket gibi. Tüm fazlalıklardan kurtulmak asıl hedefim ancak hepsinin belli bir zamanı olduğuna inanıyorum.
Elbise dolabından sonra hızımı alamayarak, ayakkabı dolabıma, banyo dolaplarıma ve yatak odama da el attım. Fazlalıklardan kurtuldukça rahatladım. Yatak odamda şifonyerin, komodinin ve ayakucumda yer alan pufun üstü her daim eşya dolu olduğundan ruhumu yoruyordu, daha doğrusu yoruyormuş eşyalar gidince fark ettim. Ve bu rahatlamanın yatak odasının enerjisinden kaynaklandığını öğrendim. Nasıl mı? Okumaya devam 🙂
Dün daha önce sadece fotoğrafları için takibe aldığım Sade Hayatım hesabının sahibi Banu hanımın blogunda bolca vakit geçirdim. O da benim gibi Sade kitabıyla tanışmış bu akımla ve blogunda bu süreçte yaşadıklarını, yaptığı araştırmaları kendine uyarlamasını anlatıyor. Şimdi Banu hanımın blogundan bahsetmemin sebebi ise dağınıklık üzerine paylaştığı bir yazı. Bu yazı internette dolanıyormuş belki sizde okumuşsunuzdur, ben ilk defa burada okudum. Okuduktan sonra sadeleşmeye ne kadar doğru bir yerden başladığımı fark ettim. Bu uzun yazının sonlarına doğru evdeki dağınıklık alanları ve üzerimizdeki etkisinden bahsediyor. Tüm yazıyı burada paylaşmak gibi bir niyetim yok, merak ederseniz siteyi ziyaret edebilirsiniz. Sadece küçük bir kısmını özetleyeceğim, dağınıklığın enerji tıkanıklığı yarattığından ve bu tıkanık enerjinin üzerimizde negatif etkisi olduğundan bahsediliyor. Enerjinin evde rahat bir şekilde dolaşabilmesi için dağınıklıktan kurtulmamız gerektiği anlatılıyor. Benim için can alıcı nokta ise yatak odaları için yazılanlar oldu;
“Yatak odaları genellikle evde yer bulamadığımız şeyleri koyduğumuz bir odadır. Yatak odalarındaki dağınıklık çocuklar ve yetişkinler için de olmaması gereken bir şeydir. Yatak odası evdeki en önemli odadır. Çünkü nerede ve nasıl uyuduğunuz yaşamınızı büyük ölçüde etkiler. Yaşamınızın üçte birini yatak odasında geçirirsiniz. Bu nedenle yatak odasının düzenli ve sade olması çok önemlidir. Yatak altlarına itilen ıvır zıvırlar uyku kalitesine bile önemli etkide bulunmaktadır. Örneğin tuvalet masalarının üstleri de kullanılmayan pek çok boş parfüm vs. şişeriyle doludur. Enerjinin yumuşak ve uyumlu dolaşımı için yatak odalarındaki yüzeylerin olabildiğince temiz ve boş tutulması önerilmektedir.”
Tüm bunları okuduktan sonra, iyi ki sadeleşmeye yatak odasından başlamışım dedim ve devamının da geleceğini biliyorum. Çok radikal bir sadeleşme olmaz hayatımda bunun farkındayım, ancak daha şimdiden evdeki eşyalar gözüme fazla gözükmeye başladı. Sadeleşme ve minimalizmi okudukça, fotoğrafları gördükçe, kendimi, sadeleşmek için neleri hayatımdan çıkarmalıyım diye düşünürken buluyorum. Yolun en başındayım daha, umarım ailemi de bu akımın içine dahil edebilirim yoksa işim zor gibi gözüküyor. O zaman bundan sonra mottom, daha az eşya, daha çok anı olsun… Unutmayın sadeleşmek güzeldir 🙂
Düzeltme: Yazım içerisinde linkini verdiğimi sade hayatım blogu artık ulaşılamadığı için linkleri kaldırıyorum. Yazıda bahsetmiş olduğum dağınıklık üzerine yazılan makaleyi başka bloglarda yayımlamışlar okumak isterseniz:
Yazınızı az önce okudum ve çok etkilendim. Yüreğinize sağlık..
Çok çok teşekkür ederim… sizin tecrübeleriniz ilham oldu bana 🙂
Tam da sizin ilk baştaki ertelemelerinizi yaşıyan biri olarak yazınız beni yüreklendirdi bunun için size çok teşekkür ederim…Eşya biriktirmek yerine anılar biriktirmek bizi daha mutlu insan yapar çok doğru keşke bu tür alışkanlıkları ailelerimizle beraber tanısaydık ve kendi hayatımıza yönlendirseydik bu yazından sonra evde yalnız oluşumu fırsat bilip hemen sadeleşmek için harekete geçiçem. Yansıttığınız duygular için yüreğinize sağlık…
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Ailelerimizle birlikte tanısaydık demişsiniz ya hiçbir şey için geç değildir diyorum bende size, belki ailemize tanıtmak bizim görevimizdir ne dersiniz?