Elimde kahvem, aklımda yaşadığım ilişkiden duyduğum rahatsızlıkla pencerede fırtınayı izliyordum. Hayatımda ilk defa bir fırtınanın içindeyim; karşımda şimşekler çakarken kalbimi belirsizlikler yoruyordu. Fırtınada gemisini rotasında tutmaya çalışan kaptan gibiydim.
Her şey çok sakin başlamıştı, tıpkı bu sabahın dinginliği gibiydi. Birlikte geçirdiğimiz her an sonsuz bir mutluluktu, gözlerimize baktığımızda birbirimizi anlıyorduk. Bulutsuz bir günde birden çiseleyen yağmur damlaları gibi başlamıştı tartışmamız; anlamsız, sebepsiz. Damlaların büyüyerek bir fırtınayı çağırdığını ikimizde fark edememiştik.
Belki de benim fark etmemi beklemişti.
Denizin ortasındaki aydınlanma ve sonrasındaki gürültüyle yerimden sıçradım, kahvem elimde buz gibi olmuştu. Tatlı hayaller arasında kaybolmuştum, fırtınanın ortasında. Yapmam gereken rahatsızlığıma son vermekken hayallere tutunarak dinginliği yaşamaya çalışıyordum.
Mutfakta kendime yeni bir kahve hazırladım, yağmur damlaları camı kıracak kadar hızlı düşmeye başlamıştı. Kapının çaldığını önce duymadım, ısrarla kapı yumruklanmaya başlayınca kahvemi bırakıp kapıya koştum. Karşımdaydı; sırılsıklam, üzgün, yorgun… Ne olduğunu neden geldiğini sormadım, şöminenin karşına geçip ısınmasını izledim.
Gözlerimiz buluştu birbiriyle, özür diledik sessizce…
Fırtına başladığı gibi bitti, yağmur damlaları küçüldü, sessizce uzaklaştı şimşekler sadece ışıkları görüldü uzaklardan. Havada yağmur sonrası toprak kokusuyla sakinlik hüküm sürdü tekrar, bir sonraki fırtınaya kadar…
***Yeni ve son kelime Özlem
One thought on “Rahatsızlık”