Hadi gelin bugün biraz size kendi “zaman”ımdan bahsedeyim… Altı yıldır sabah çıkıp akşam geliyorum eve ve kendime kalan zamanlarımda da hayatımı yaşamaya çalışıyorum herkes gibi.
Zaman hepimizin arayıp bulamadığı kavram, her zaman bir şeyleri ertelemek için bahanemiz. Benimde çoğu kez bahanem, zamanım yok; daha doğrusu bahanemdi. Bazen hala bu bahaneyi kullanıyorum ama bazı şeylerden fedakarlık yapamadığım için kullanıyorum. Zamanımı yönetebilmeyi neyi gerçekten istediğime karar vererek öğrendim aslında. Size hayatımda değişenleri anlatırsam sanırım az da olsa ne demek istediğim soyut bir hale gelir öncesi ve sonrası ile…
Evde kahvaltı yapmaya zamanım yok, o yüzden işte ya da yolda yapıyorum kahvaltımı diyordum kendimi avutmak için. Uykudan fedakarlık yapınca kendime kahvaltı hazırlayacak zamanım oldu hatta kahvemi bile demleyecek zamanım oluyor. Bazı sabahlar kahvaltımı yapamıyorum evet ama o sabahlar da yataktan çıkamıyorum yani fedakarlık yapmıyorum. Eskiden 7.30’da kalkar 8’de evden çıkardım. Şimdi 6.30’da kalkıp yine 8’de çıkıyorum ve kendime ait kocaman 1 saatim oluyor. Henüz başlayamasam da hedefim 45 dakika daha erken kalkıp, yürüyüş yapmak çünkü bugünlerde spor yapmak için zamanım yok bahanesinin arkasına saklanıyorum.
Kitap okumaya zamanım yok, o yüzden ayda 1 kitabı zor bitiriyorum diyordum işe ilk başladığım zamanlar. Küçük sıpamın doğumuna kadar yine uykumdan fedakarlık yaparak okudum kitabımı akşamları yatmadan önce. Sonra çalıştığım yerin değişmesi ve vapur kullanmaya başlamam ile vapur seferleri benim okuma saatlerim oldu, çoğu kitabımı vapurda okudum, bitirdim. Oğlumla uyuyakalmazsam hala uyku öncesi kitap okuma saatlerim de devam ediyor.
Bir hobim olsun istiyorum ama hiç zamanım yok, evden işe işten eve yaşıyorum diyordum. Televizyonu hayatımdan çıkarınca çokça zamanım olduğunu fark ettim. Belki uykunuzdan fedakarlık yapamayacak kadar çok seviyorsunuz uykuyu ama televizyonu hayatınızdan çıkarınca ne kadar çok zamanınız olduğunu şaşıracaksınız. Televizyonun bıraktığı boşluğu istediğiniz hobi ile doldurabilirsiniz. Oğlumun doğumu ile televizyon hayatımdaki hakimiyetini kaybetti ve iyi ki kaybetti. O zamanlar başladım kanaviçe yapmaya, en güzel hobi oldu benim için. Hem terapi gibi günün stresini alıyor üzerinizden hem de bir şeyler üretiyorsunuz daha ne olsun. Kanaviçeyi ve blog yazmayı genellikle oğlum uyuduktan sonra yapıyorum, bazen de oğlumdan izin isteyip uyanıkken yapabiliyorum ender olsa da.
Bu kadar gevezelikten sonra kısaca “zamanım yok” diye bir kavram olduğuna inanmıyorum, sadece fedakarlık yapamadıklarımız yüzünden zamanın olmadığına inanıyorum. Dürüst olalım, aktif bir çalışma hayatımız olmadan hayatımıza devam edebilme şansımız ne yazık ki yok gibi. Çalışma saatlerimizde hepimiz için günümüzün ortalama 10 saatini alıyor, bize 24 saatten geriye 14 saat kalıyor. Günlük 8 saat uyuyabilenlerdenseniz size kalıyor koskocaman 6 saat 🙂 Böyle yazınca çok az geliyor biliyorum ama planlı yaşarak ve zamanımızı gereksiz yere çalanları hayatımızdan çıkararak kendinize kalan zamana şaşırırsınız. Bence zaman hırsızlarını vakit kaybetmeden hayatınızdan çıkarın, herkesin kendine ait bir zamana ihtiyacı vardır…
Yazdıklarımı tekrar bir okuyunca gördüm ki aslında istediğimiz zamana, zamanımızı sadeleştirerek pekala rahatlıkla kavuşabiliriz ki eşyaları sadeleştirmekten çok daha fazla huzur vereceğine eminim. Bu da başka bir yazının konusu olur belki 😉 Zaman hırsızlarınızı en kısa zamanda bulmanız dileğiyle….
Zamanım yok bahanem var bu aslında … ya da zamanım yok çünkü olanı iyi organize edemiyorum ..
İnsan isterse emek verirse azim ederse herşeyi yapar aslında…
kesinlikle haklısınız, zaman yaratmak da her hangi bir şeyi yapabilmek de istemekle alakalı… istersek, emek verirsek herşey yapabiliriz…