Okuduğum tüm kişisel gelişim kitapları günlük rutin diyor, mutlaka olsun diyor. Kişisel gelişim kitaplarını bu kadar çok okumadan önce de kendime hep bir rutin oluşturmaya çalıştım. Bir sonraki aşamada ne olacağını bilmek kolayıma geldi.
Geçenlerde ise zihin geliştirme ile ilgili bir yazı okudum (ne yazık ki link veremeyeceğim, çünkü yazıyı kaydetmemişim); yazıda bir çok öneri vardı bir tanesi ise oldukça dikkat çekiciydi: Rutinlerden uzaklaşın!
Her yerde günlük rutin iyidir, sizi mutlu eder, vücudunuzun sağlıklı olmasını sağlar gibi söylemler varken neden rutinden uzaklaşın demiş acaba diyerek yazıyı daha dikkatli okuyunca yazara hak vermeye başladım.
Evet, günlük rutin iyidir ama ezbere yapmaya başladığımız an zihin sağlığımız açısından iyiliğini kaybediyormuş. Düşününce gerçekten çok doğru. Bazı rutinler için ezbere yapmak normal olabilir belki, diş fırçalamak gibi. Peki örneğin işe, okula gidiş-gelişlerinizi düşünün, onları rutinden çıkarmak keyifli olmaz mı?
Evden çıkıyorsunuz, aynı rota üzerinden otobüsle, arabayla veya yürüyerek gidiyorsunuz, her gün hiç şaşırmadan. Artık öyle bir an geliyor ki gözünüz kapalı bile gidebilirsiniz ki çoğu zamanda öyle olur varacağınız yere nasıl geldiğinizi anlamazsınız. Bir gün gittiğiniz rotayı zorunlu olarak değiştirdiğinizi düşünün. Bir arka sokaktan gittiniz, ya da başka otobüse bindiniz, şimdi etrafa daha dikkatli bakmaz mısınız? Rutinden çıktığınız için gideceğiniz yolun doğruluğunu bilmelisiniz ve daha dikkatlisiniz… İşte size zihin geliştirmek için bir şans… Okuduğum yazıda da tam bunu anlatmak istemişti, zihni çalıştırmak için ona alışık olmadığı bir gün yaşatın, eminim sizin de çok hoşunuza gidecektir 🙂
Buna benzer bir örneği işe giderken yaşamıştım; işe giderken bir ara otobüs ve vapur kullanıyordum. Otobüsü kaçırırsam doğal olarak vapurda gidiyordu. Bir gün otobüsü kaçırdım, ikinci otobüsten sonra ise koştura koştura vapura yetiştim. Vapura binince ilk yaptığım iş ayakta bile olsam kitap okumaktı, açtım kitabımı okumaya başladım. Ama vapur iş saati yoğunluğunda değildi, iyice geç kaldığımı düşünerek okumaya devam ettim ve vapur hareket etti. Beynim vapurun saatine o kadar alışmış ki iskeleye yanaşmaya başladığı an kitabı elimden bırakırdım, işte o zaman geldiğinde bir baktım vapur denizin ortasında. Acaba bozuldu mu derken, saatime baktım doğru vapur saatindeydim peki bu terslik neydi?
Bilin bakalım neydi?
Sadece yanlış vapura binmiştim Pasaport vapuru yerine Göztepe’ye… İzmir’de yaşamış olmama rağmen hayatımda hiç Göztepe’ye gitmemiştim, oradan işe nasıl gidebilirim bilmiyordum, tek bildiğim sahilden yürürsem Konak’a gidebilecekt olmamdı. Normalde bir taksiye atlar ve işe giderdim, o gün ona para harcamak gelmedi içimden. Otobüse bindim. İzmir’i bilenler o kadar kısa mesafe için yürüsen bile olurdu diyebilir ki olurmuş otobüste anladım. Ve trafik nedeniyle bir durak sonra indim, yürümeye başladım. Başta stres seviyemi artıran bu deneyim, deniz havasının da etkisiyle hoşuma gitti. Sonraki günlerde her zaman gittiğim vapur saatinden bir öncekine binerek denizin keyfini çıkarmaya başladım. Etrafımdaki güzellikler ile güne hep daha iyi başladım. Taksiye binseydim, deniz havasının keyfini çıkaramayacaktım ve kendimi bu güzellikten mahrum bırakmış olacaktım.
Küçük bir rutinden sapma keyfimi yerine getirmişti, bu hafta siz de rutin yolunuzu değiştirmeye ne dersiniz? Kaçırdığımız güzellikleri görmek adına keyifli bir başlangıç olmaz mı?
Harika bir paylaşım…
Teşekkür ederim, bazen rutinlerden çıkmayı kendimize hatırlatmamız iyi oluyor (#128521#)