Göç etmeye karar verdikten sonra aklımdaki en büyük soru işareti oğlumun alışıp alışamayacağı konusuydu. Biz büyüklerin bir şekilde alışabileceğine inancım tamdı ama oğlum nasıl davranır, ne yapar hiç tahmin edememiştim. Çocukların bir çok konuda bizden daha çabuk uyum sağladığını biliyor olsam da insan aklındaki acaba sorularını susturamıyormuş.
Düşünüyorum da eğitim sistemi Türkiye’deki gibi olsaydı, alışması kolay olur muydu acaba? Biliyorsunuz, ülkemizde ezbere dayalı bir eğitim sistemi var ve daha okula adım atar atmaz çocuklara yarış atı muamelesi yapıyoruz biz veliler. Daha okul yaşı gelmeden okulları araştırmaya başlıyoruz, hangisi iyidir diye kafa yoruyoruz, imkanımız varsa sadece daha iyi olsun diye özel okula gönderiyoruz. Hep daha iyiyi istiyoruz, onların çocuk olduğunu unutarak.
Türkiye’de devlet okulu ya da özel okul fark etmez haftanın 5 günü çocukları okulda dört duvarın arasına hapsediyoruz. Burada ilk anda beni cezbeden okul günleri ve saatleri oldu. Okul öncesi dönem dediğimiz yaş grubunda haftanın 2 günü yarım, diğer günler tam gün okula gidiyor çocuklar. Tam gün denilince sabahtan akşama kadar okulda olduğunu düşünmeyin, öğle arasında yaklaşık 2 saat eve geliyor çocuklar eğer ki evde bakacak kimse yoksa kreşe gidiyorlar. Akşam üstü de okul dörtte bitmiş oluyor. Çocukların hem öğle aralarında hem de gün sonunda oyun oynayabilecek zamanları oluyor.
Okuldaki eğitim ise okul öncesi dönemde tamamen oyun ve araştırarak öğrenme odaklı ve her gün mutlaka açık havaya çıkıyorlar; kar, yağmur hiçbiri engel değil çıkmalarına. Bizde 5 cm kar ile okullar tatil olurken burada çocukları kızaklarla kaymaya teşvik ediyorlar. Yağmurdan biz çocukları kapı dışarı çıkarmak istemezken, öğretmenleri eşliğinde orman yürüyüşüne çıkıyorlar. Orman yürüyüşleri her hafta var, bazen yakın bir parka gidiyorlar, bazen otobüsle ormana. Araştırarak öğrenme demişken, her ay okulda bir tema oluyor. Ocak ayında temaları penguendi mesela, ve penguenleri görmek için çocukları hayvanat bahçesine götürdüler. Diğer hayvanları görüp görmediklerini oğluma sorduğumda, sadece penguenleri gördük ve öğretmenimiz penguenleri anlattı bize dedi.
Oyun odaklı eğitimleri ile oğlumun alışması daha kolay oldu diye düşünüyorum. Bazen soruyorum İzmir’deki okulunu özledin mi diye; arkadaşlarını özlediğini ama bu okulun daha eğlenceli olduğunu söylüyor. İzmir’deki okulunda yazı yazma çalışmaları başlamıştı örneğin, burada ise henüz yapmadıklarını söylüyor. Resim ya da el işi yapıyorlar, oyundalar, keyifliler, çocukluklarını yaşıyorlar ve en önemlisi kendilerine güvenleri var. Biz aman yapma etme derken, okulda çocuğa gerçekten birey gibi davranılıyor. En basit örneği okul çıkışları; İzmir’de okuldan almaya gittiğimde öğretmeninin eşliğinde merdivenlerden iner ve yine öğretmeni yardımıyla giyinirdi. Şimdi çıkış saati geldiğinde tüm çocuklar birlikte giyiniyor ve okuldan onlarla birlikte çıkıyor. Öğretmenleri sadece kapıda durup çocukları uğurluyor. Uğurlama da bizde ki gibi şatafatlı değil, sadece küçük bir gülümseme.
Okul tatilleri konusunda ise bizim ki kadar bol tatilleri var diyebilirim. Okul takvimini elime ilk aldığımda öğrencilik yıllarımdan kalan alışkanlıkla acaba ne zaman kapanıyor diye bakmıştım ve temmuzun ortalarını görünce nasıl yani dedim. Eylülde tekrar açılıyor, sadece çocuklara 2 ay mı tatil var diye düşünmeden edemedim. Sonra takvimi detaylı incelediğimde dönem içerisinde de sık sık tatilleri olduğunu gördüm. Neredeyse 6 haftada bir tatilleri var ve okul saatleri de çocukları yormayacak şekilde.
Aa bir de bizim facebook gruplarında sayfa sayfa paylaşılan fotoğraf mantığı, burada kişilerin özel hayatına gösterilen saygı nedeniyle yok. Okullarında bir pano var, özel bir etkinlik yaptıklarında öğretmenleri fotoğrafları çekip o panoya yapıştırıyor. Sizde çocuğunuzu okula bırakmaya gittiğinizde görebiliyorsunuz. Oğlumun İzmir’deki okulunda facebook grubunda paylaşılan fotoğraflar ve her ay başında velilere dağıttıkları aylık etkinlik ajandası ile ne yaptığını biliyordum. Burada ise beyefendi bana anlatmak isterse öğrenebiliyorum ki bu bile çocukların kendini güvenini geliştirebilecek bir şeydir diye düşünüyorum. İzmir’de bugün etkinliğiniz buymuş nasıl geçti diye soruyordum ve her zaman onu yaptık işte diyerek başka bir şey anlatmıyordu. Şimdi ise daha okuldan alır almaz büyük bir keyifle gününü anlatmaya başlıyor, benim bilmiyor oluşum onu mutlu ediyor.
İşte böyle sevgili okur, bu açıdan bakınca iyi ki buradayız diyorum. Eğitim sistemini daha çok öğrendikçe yazmaya devam ederim, şimdilik öğrendiklerim bu kadar… Kendinize iyi bakın…