Günümüzün problemlerinden biri, benim ise en büyük problemim sanırım. Çoğu zaman hiçbir şeye yetemiyormuşum gibi bir his kaplıyor içimi, her şeyin en iyisi olsun diye istemekten kaynaklanıyor sanırım. En iyisi olmayacaksa hiç olmasın diyip tembellik hakkımı kullanıyorum. Sonrası mı? Bazen en iyisini istemekten vazgeçiyorum, olduğu kadar olsun kısmına geliyorum. Ancak filmlerdeki iç ses gibi benim iç sesimde zamanım yok diyor. İşte tam bu noktada neden zamanımı düzgün kullanamıyorum sorusu geliyor aklıma.
Sahi neden kullanamıyorum zamanı, beni engelleyen ne? Buraya yazmam bile isteyince zamanı kullanabildiğimi göstermiyor mu?
Durduk yere nerden çıktı bu yazı?
Bu hafta ne yazsam diye düşünürken, kendime zaman yok derken yakalandım 🙂 Hızlı tüketim toplumunda zamanı bile tüketiyoruz farkında olmadan. Bir kurcalayalım bakalım bu zaman benim açımdan neden yokmuş:
Öncelikle bir günümü nasıl geçiriyorum ona bakalım; günümün 12 saati iş ve yolda geçiyor. Bana geriye 12 saatlik bir zaman dilimi kalıyor. Bu kalan zamanda 2 saati oğlumla geçirip saat 22.00 olduğunda pilimin bittiğini ve uyumam gerektiğini ilan ediyorum. İşte benim zamanım bu yüzden yok uykumdan fedakarlık yapamıyorum. Halbuki çok değil 2-3 saat az uyusam yeterince zamanım olabilir. Derseniz ki akşam 10’dan sonra ne yapılır boşver yat uyu, öyle denilince zaman sorunsalı çıkıyor ortaya benim için.
Bu saatte gün mü bitermiş, gece daha yeni başlıyor diyorsanız henüz bir çocuğunuz yok demektir 🙂 Küçük sıpamı tüm gün görmeyince akşam da kimselere bırakmak istemediğimden; oğlum uyuyunca kalan zamanı evde değerlendirmek kalıyor bana. Ertesi gün enerjik olabilmek için uyumak gerekiyor istesem de istemesem de. İşte bize sunulan 24 saatin iş günlerinde en fazla 6 saatini kendi istediğimiz gibi geçirebiliyoruz. Kendine, ailene, arkadaşlarına ayırabileceğin koskoca 6 saat, harca harca bitmez…
Küçük bir dip not, bu yazı çok fazla zaman kelimesi içermektedir. Sırf bu resimi koymak için de bu yazıyı yazmış olabilirim, neden olmasın zaman benim değil mi?