Mayıs ayında tüm kelimelerini tüketen elvandan merhaba… İlk satırlarımı yazarken blogda buranın benim için bir günlük haline dönüşeceğini düşünmemiştim, hobilerimi, okuduklarımı, gezdiklerimi anlatırım biter diyordum. Yazmanın benim için tutku haline gelmesini ve bu tutkuda tıkanıklık yaşayabileceğimi beklemiyordum.
Geçtiğimiz ay her güne bir blog yazısı hedefimle kendimi farkına varmadan oldukça yormuşum, mayıs ayından sonra bloga girip bir şeyler üretmek çok zor geldi ve blogdan uzak kaldım. Yazmada tıkanıklık yaşarken ise kurtarıcım küçük çarpılarım oldu; bol bol işledim. Çarpılarımla vakit geçirirken yazma tutkuma ihanet etmişim gibi hissetmesem aslında keyif alabilirdim. Evet işlemekten keyif aldım ama işlerken hep aklımda bloga yazmalıyım cümlesi gezinip durdu, ne yazacağımı bilmeden.
Sabah kitabımı okurken ise yine aynı cümle yankılanıyordu, iç sesimi susturmak için yazmaktan başka çare kalmadığını görünce soluğu burada aldım. Yazmaya klasik okudum, bitti köşem ile başlamayı düşündüm ama şu anda yazsam sadece görev gibi yazacağımı ve zevk almayacağımı fark ettim. Hal böyle olunca en iyisi içimi dökeyim dedim. Belki bu sayede tıkanıklık gider ve yine keyifle yazmaya başlarım.
Size de oluyor mu böyle tıkanıklıklar ya da tek bir şeye yöneldiğiniz dönemler? Mayıs ayında buraya yazarken mesela küçük çarpılarımı elime almamıştım. Bazen belli dönemlerde belli şeylere yönelebiliyorum. Bunun geçici bir dönem olduğuna ise ne yazık ki kendimi ikna edemiyorum ve yapamadığım şey için pişmanlık duyuyorum.
Pişmanlık duymadan an’da kalabilmeyi niyet ederek buraya kadar okuyup beni dinlediyseniz teşekkür ediyorum, varsa sizin de yaşadığınız tıkanıklıklar yorumlara bekliyorum…
Sevgiler…