Gözlerimi açtığımda, şişelerin içlerine yerleştirilen teknelerle dolu bir odadaydım. Maket teknelerden odanın kapısı görülmüyordu. Nerede olduğumu, buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum.
Sabah uyandığımda gün, her zamanki gibi başlamıştı; kahvemi içip yürüyüşümü yapmış ve işe gitmek için evden çıkmıştım. Tüm gün yine olağan işlerle geçmişti, işten çıkıp arabama binmek üzereyken yoldan geçen bir evsize gözüm takılmıştı, ona yemek almaya karar vermiştim. Ve sonrası tamamen aklımdan silindi, bu odaya nasıl geldim, buradaki teknelerin anlamı ne?
Bunları düşünürken birden odanın kapısında yardım ettiğim evsizi fark ettim, yüzünde gururlu bir ifadeyle bana bakıyordu. Nerede olduğumuzu, buraya nasıl geldiğimizi ne kadar sorduysam da hiç birine cevap alamadım. Elindeki yemek tepsisini bırakıp odadan çıktı.
Kendimi tutsak gibi hissettiğimden hemen elim kapının koluna gitti, kapı açıktı ama upuzun karanlık bir koridora açılıyordu kapı. Tekrar odaya döndüm, bana bir ışık gerekliydi. Gözüm yemek tepsisine takıldı; en sevdiğim yemeklerle donatılmıştı ve bir de el feneri vardı tepside. Sanki bana önce karnını doyur, sonra çıkarsın diyorlardı.
Yemek yerken odadaki maket teknelere tek tek bakmaya başladım, farklı dönemlere ait birbirinden farklı teknelerdi, hepsinde de toplu iğne büyüklüğünde insan figürleri vardı. Her figüre teknenin yapıldığı döneme ait kıyafetler giydirilmişti, sanki zaman kapsülü gibiydi.
Tıpkı bana benzeyen kızıl saçlı beyaz tenli kadın figürü her teknede vardı. İçimden bir ses bir an önce buradan çıkmalısın diyordu. Elimdeki fenerle koridoru aydınlattığımda tıpkı odadaki gibi teknelerle dolu olduğunu görmek beni çok şaşırttı ve yine her birinde bana benzeyen bir figür vardı.
Sessizce ilerlerken bir odadan ışık süzüldüğünü gördüm. Odanın kapısına gittiğimde evsizin büyük bir dikkatle yeni bir tekne maketi yaptığını gördüm. Masada yerleşmeyi bekleyen kadın figürü yine kızıl saçlı, beyaz tenliydi ve üzerinde bugün işe giderken giydiğim kıyafetler vardı. O an, kendi üzerimde kot bir tulum olduğunu fark ettim, buraya nasıl geldiğimi hatırlamadığım gibi üzerimi değiştirdiğimi de hiç hatırlamıyordum.
Kapıda durduğumu gören evsiz, elimden tutup beni karşısındaki koltuğa oturttu. Şimdi ne olacağının merakıyla şömine yanındaki koltuğa itiraz etmeden oturdum. Elime tutuşturduğu sıcak şarabı yudumlarken kendimi çok huzurlu hissediyordum. O, karşımda keyifle teknesini yapmaya devam ediyordu sanki konuşmadan anlaşabiliyorduk. Şöminenin sıcağı ve şarap o kadar güzel geldi ki koltukta uyuyakalmıştım.
Gözlerimi tekrar açtığımda yine bir şömine önündeydim ama ne etrafta tekneler vardı ne de evsiz adam, üzerimde de işe giderken giydiğim kıyafetler vardı. Biraz kendime gelince evimde olduğumu farkettim.
Gördüklerim bir rüya mıydı?
Bilmiyorum… Bildiğim tek şey teknelerin çok güzel olduğu ve onları bulmam gerektiği… Çünkü içimden bir ses öyle söylüyor…
***Nedense bugüne kadar yazdığım en güzel hikaye bu oldu gibi hissediyorum ve sanki o teknelerde daha hikayeler gizli. Kim bilir belki devam ederim 🙂
** Yeni kelime ise ‘Cansız‘
Harikasin kuzucumm🥰
Çok teşekkür ederim Baharcım 😘
Biraz acelem var; unutmayayım da sonra okuyayım bu yazıyı diyerek ekran görüntüsü alıyordum, o arada birkaç satır okudum sonra da kopamadım. Akıcı olmayan, merak uyandırmayan tek bir yazın yok. Çok iyisin ve okuduklarimi gozumde canlandirmami saglayacak kadar guzel betimliyorsun.
Sevalcim 🥰 her yorumunu yüzümde kocaman bir gülümseme ile okuyorum, çok teşekkür ederim ☺️