Saçmalama

white notebook and yellow pencil

Yine upuzun bir ara vermişim blog yazılarıma… Ara ara yazma perileri geliyor ve artık blogda daha çok paylaşım yapacağım diyorum. İki üç yazı sonra ise blog aklıma bile gelmiyor, hem de aklımdayken… Bu nasıl oluyor?

Aslında çok basit bir cevabı var, yazdıklarım ilgi çekici olmazsa yazmaya değmez diye düşünüyorum. Nedense okuyan, ne güzel şeyler yazmışsın desin istiyorum, gerçi yaptığı şeyin beğenilmesini kim istemez ki? Ama işte güzel yazmaya çalışınca da yazacak bir şey bulamıyor insan. O zaman diyorum ki elvan zaten seni okuyan üç beş kişi ne diye tasalanıyorsun ki, hadi biraz da sadece kendin için yaz, ne yazacağını düşünmeden…

Buraya kadar okuduysanız, saçmalama serüvenime hoş geldiniz 🙂

Şimdi benden gelişmeler zamanı: aslında uzun süredir yazmama sebebim yazacak bir şeyler hakkında düşünme iznini kendime vermemem. Bu nasıl cümle… Şöyle ki mayıs sonunda girmem gereken bir dil sınavı vardı, ona çalışmalıydım; işte asıl bahanem buydu ama yapamadığım, yapmak istemediğim her şeye bahanem bu oldu. Deliler gibi çalıştım mı? Hayır, klasik çalışma yöntemimle son 10 gün kelime ezberlemeye çalıştım. Geçtim mi? Evet, işime yarayacak notu aldım yani artık sınav bir bahane değil benim için.

Peki son 10 gün kelime ezberlediğim sınav nasıl bana bahane oluyor? Yapmalıyım dediğim ama yapmak istemediğim her şey için bunu yapacağıma ders çalışırım diyerek ve çalışmayarak ve televizyon karşısında vakit öldürerek… Şimdi tekrar diyorum ki ben daha çok yazmak istiyorum, yazmamak için bahane uydurmak istemiyorum. Buna çözüm yolu olarak da güzel, ilginç, bilgilendirici, hikâye vb. şekillerde yazmamak diyorum kendime. Çalakalem diye bir tabir var ya o şekilde yazmak, arada ilgi çekici bir şeyler çıkarsa ne mutlu bana çıkmazsa kendi kendime eğlenmeye devam. Madem bu alan adı benim, o zaman istediğimi yapma hakkı da benim…

Sınav dışında neler oldu derseniz, hiçbir şey. Haftada bir gün illüstrasyon derslerine katıldım, hani şu yeni hobi dediğim, onun ödevlerini yaptım. Bol bol kitap okudum, ondan daha da bol miktarda televizyon izledim. Yani zamanı öldürmenin farklı yollarını denedim. Tabii bu zaman öldürme sırasında annelik görevlerimi aksatmadan yerine getirmeye çalıştım. Arada gezdim, arkadaşlarımla kahve içtim, haftada 3 gün dil kursuna gittim. 2 saatlik kurs için bütün gün yorgunum diye söylendim. Şimdi kendi kendime söylenmelerimle buraya geldim 🙂

Bu arada kitap daha doğrusu bir öykü kitabı yazmayı hayal ediyorum, daha ne yazacağımı bile bilmeden sanki yazsam okuyan olur, boş hayaller elvan diye kendimi baltalıyorum. Sonra yaptığım illüstrasyonlarla bir yere gelir miyim acaba diyorum, onda da insanlar neler yapıyor sen bir yıl kursa gittin diye kendini ne sanıyorsun diyerek balta vuruyorum boynuma… Size de oluyor mu böyle, bir şeyi yapmak isteyip adım bile atmadan kendinize bahaneler sıralıyor musunuz? Bunu ben çok yapıyorum sonra diyorum ki korkaksın elvan, bir de cesaretimi kötülüyorum sonra bütün zamanı öldürdüğüm için kendime kızıyorum. Kendi kısır döngüm içinde debelenip duruyorum. İşte sırf bu sebeplerle artık aklıma ne gelirse yazıp yayınla tuşuna basacağım, bir yerlerden başlamak lazım sonuçta değil mi?

O zaman tekrardan saçmalama diyarıma hoş geldiniz diyorum, bir sonraki yazımda görüşürüz… Söz, bu sefer 3 ay beklemeyeceğim, en geç haftaya Cuma buradayım.

3 thoughts on “Saçmalama

  1. Yorum değil yazacağım tamamen bir itiraf. Kendine belki gereksiz yere yüklenmemen için kendimi gözler önüne sereceğim:) aynısı hatta daha bile fazlasını yaşıyorum son bir yıldır. İnan mecalim yok kolumu kaldırmaya, kolumu kaldırsam sanki ne olacak ki diyorum. Resim yapsam kaç kişi satın alacak? Kitap yazsam kaç kişi okuyacak? Onu yapsam ne olacak, bunu yapsam ne olacak diyorum… sürekli kendime haksızlık ettiğimin farkında olup bu döngüden neden kurtulamıyorum bilmiyorum. Belki başka ülkelerde yaşam kurmaya çalıştığımızdan dolayı bir yorgunluk bu, sonuçta yadsınamayacak kadar büyük bir değişim yaşadıklarımız…bilemiyorum. Belki de özlemini çektiğimiz bir tembellik dönemi.. yani kısacası yalnız değilsin arkadaşım🥹

    1. Özlemini çektiğimiz tembellik dönemi… bence bu kavram tam bizlik… dediğin gibi yeni bir yaşam kurmanın yorgunluğunu var üzerimizde ve bu yaşamı kurarken çok da fazla tembellik lüksümüz yok, o yüzden de özlemini çekip hata veriyoruz belki de… bunun upuzun yazabilirim 🙂 hatta yazayım bence 😉

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir