Temmuz ayı kitaplarımı, ağustos bitmeden yazabildiğime göre blogun yolunu biliyorum demektir 🙂 İstifa sonrası yazlıktaki tatilim ve bayram derken yazamadım bir türlü okudum, bitti köşesini; bundan sonrası için ise umutluyum, daha düzenli yazarım diye düşünüyorum. Mazeretler paragrafını yazdığıma göre Temmuz ayı kitaplarıma geçebiliriz:
Tanrının Arabaları / Erich Von Daniken
Temmuz ayının ilk kitabı yeni bir kitap olmasa da benim için oldukça yeniydi. Kitabın ismini bugüne kadar hiç duymamış olan yoktur sanırım, 70’li yıllarda yazılmış ve o günden beri hala basımı devam eden kitabı bence herkes en azından biraz olsun yaşadığı dünyayı sorgulamak için okumalı. Bu tarz kitaplar çok fazla dikkatimi çekmezdi ama son zamanlarda nedense öğrendiklerimizi sorgulatan kitaplar raflarda gözüme çarpmaya başladı. Henüz başka bir kitap okumamış olsam da tavsiyelere açığım.
Yazar binlerce hatta belki de milyonlarca yıl önceki atalarımızın uzaylılar olduğunu iddia ediyor. Bizim gezegenimizden daha gelişmiş gezegenlerde yaşayanlar tarafından ziyaret edildiğimizi ve homo sapiens türünün bu şekilde ortaya çıktığı tezini savunuyor. Bunu savunurken de bir çok tarihi eserin, piramitler gibi günümüz teknolojisiyle bile yapılmasının ne kadar zor olduğunu belirtiyor. Ayrıca Mayaların ve Sümerlerin o günkü bilgileri ile kusursuz astroloji tahminlerinde bulunmasında da uzaydan gelenlerin yardımı olduğunu savunuyor.
Yazılanlar doğru ya da değildir, bunu desteklemek için herhangi bir bilgi birikimim yok ancak yaşadığımız evreni az da olsa tanımak ve sorgulamak adına kitabı okumanızı tavsiye ederim.
100 $’lık Başlangıç / Chris Guillebeau
Kitabı rafta gördüğüm an okumalıyım demiştim ve açıkçası zaman geçirmek için çerez bir kitap olduğunu düşünmüştüm. Kitap tanıtımında yazarın anlamlı ve amacı olan bir yaşamı nasıl sürdürebileceğimizi anlattığı yazıyordu, bu yüzden kendi hikayesini okuyacağımı düşünmüştüm.
Kitap sıfırdan başlayan, düzenli bir gelir akışı sağlayan ve genellikle kendi işine sahip somut örneklerle birlikte işe başlamayı adım adım anlatıyor. Tutkunuz olan işi yapın diyor bir çok kişisel gelişim kitabındaki gibi ama size bunu gerçekleştirebilmeniz için detayları da anlatıyor. Kendi işini kurmak isteyenler için basit ama etkili bir kaynak bana göre.
Hayata Yer Aç / Regina Wong
Uzun bir aradan sonra tekrar bir sadeleşme rehberi kitapla karşınızdayım. Kişisel gelişim kitaplarına devam etsem de bir süredir sadelik ve minimalizm ile ilgili kitaplara ara vermiştim. Daha önce minimalizm ile ilgili herhangi bir kitap okumadıysanız tanışmak için güzel bir kitap. Benim gibi neredeyse okumadığınız kaynak kalmadıysa ise okuduklarınızın tekrarı gibi yeni bir şey öğrenmiyorsunuz.
Kitabın tek güzel noktası ise interaktif bir şekilde yazmaya çalışması, bölüm sonlarında okul kitaplarındaki gibi mini faaliyetler bulunuyor. Bunlar kimi zaman kendinize soracağınız sorular olurken kimi zaman da sadeleşme için size mini ödevler oluyor. Kısaca minimal yaşama adım atmak için güzel bir kitap.
Körlük / José Saramago
Kitaplığımın en sevdiğim yazarı ve yine okumaya doyamadığım bir kitabı Körlük…
Kırmızı ışıkta arabasında beklerken aniden kör olan adam ile başlıyor kitap. Ancak karanlıkta değil, bembeyaz bir boşlukta buluyor adam kendini. Ve sonra dalga dalga tüm ülke kör olmaya başlıyor. Ülkedeki tüm düzen alt üst oluyor ve körler karantinaya alınıyor. Beklenmedik bir felaket karşısında toplumun tepkilerini anlatıyor yazar her zaman ki kendine özel tarzıyla.
Kitaptaki karakterlerin hiç birinin adını bilmiyoruz ilk kör olan adam ile başlıyor hikaye ve diğerlerinin isimleri ilk kör olan adama göre belirleniyor, kör adamın karısı, kör adamın doktoru gibi. Kitabın film uyarlaması da var ancak henüz izleme fırsatım olmadı. Her zaman olduğu gibi Saramago ile tanışmadıysanız daha fazla ertelemeyin diyerek, bu kitabını da zevkle tavsiye edebilirim sizlere.
Otel Francfort / David Leavitt
İkinci dünya savaşı dönemini anlatan romanlar nedense ayrı bir ilgimi çekiyor, Otel Francfort’da onlardan biri.
Amerikalı Pete ve Julia Winters Fransa’ya yerleşen, savaşın dozunun artması ile ülkelerine dönmek üzere Portekiz’e sığınan göçmenlerden ikisi. Lizbon limanından kendilerini ülkelerine götürecek gemiyi beklerken yaşadıklarını anlatıyor roman.
Açıkçası daha çok psikolojilerini okuyacağımı düşünerek almıştım kitabı ama daha çok evlilik ve aşk ilişkileri yer alıyordu kitapta. Ne yazık ki tavsiye edebileceğim bir kitap olmadı benim için.
Temmuz ayı kitaplarımın sonuna gelirken en kısa sürede Ağustos kitaplarımda buluşmak üzere… Kitapla kalın, mutlu kalın… İyi okumalar…