Hadi tatili anlatmaya devam… Altenstadt’ta düğünü bitirdikten sonra ertesi sabah kahvaltıdan sonra soluğu Frankfurt tren istasyonunda aldık Nürnberg’e gitmek üzere…
Gezimize başlamadan önce, nerede, nereleri gezebiliriz diye uzun uzun araştırmıştık. Nasıl gideriz, ne kadar zaman harcarız, listelemiştik hepsini ama maaile gidişimizin ve ailenin en küçük üyesinin 2,5 yaşında olduğunu göz ardı etmişiz ve tabiî ki yol yorgunluklarını. O yüzden yaptığımız listeye bağlı kalarak gezemedik, hatta gitmeyi planladığımız birçok yere de gidemedik.
İlk gün trenden inip, şehrin merkezinde yer alan Sorat otele vardığımızda, küçük sıpam öğle uykusuna yatmıştı. Hem oğlum hem biz dinlenelim derken akşamüzeri 5te odamızdan çıktık. Hiçbir yeri gezmeden ilk hedefimiz karnımızı doyurmaktı, maailenin çoğunluğu damak tadımıza göre bir şeyler yiyelim diyince otelimize giderken önünden geçtiğimiz dönercinin yolunu tuttuk. Evet, yanlış okumadınız dönerciye gittik ve Nürnberg’de olduğumuz sürece Türk restoranları ve Mcdonalds’ta karnımızı doyurduk. Nürnberg’e gittiğinizde mutlaka deneyin dedikleri Bratwurst ve Lebkuchen’in tadına bile bakamadık. Bratwurst, domuz sosisi ile yapılan bir sandviç çeşidi ama domuz eti yemeyenler için sığır etinden yapılmış Ochsenmaul’da denenebilirmiş, okuduğum bloglar öyle söylüyordu. Lebkuchen ise ballı ve bol baharatlı bir kurabiye çeşidi ve bu kurabiyeler 1926 yılından beri bu isimle tescillenmiş. Gezi sitelerinde mutlaka deneyin dedikleri iki lezzet…
İlk gün planında yer alan şehir müzesini ziyaret saatlerini kaçırdığımızdan gezemedik. Yine ilk gün planında şehir kalesi vardı ancak onunda ziyaret saatleri geçmişti. Pazar günü olması sebebiyle de birçok yer kapalıydı, hal böyle olunca bizde bir şehir turu yapıp otelimize geri döndük. Bu arada otelimiz tam Hauptmarkt meydanındaydı, eğer şehri yürüyerek keşfetmek istiyorsanız en iyi konum diyebilirim.
Şehir turuna Lawrence’s Church’dan başladık ve yürüyerek Albrecht Dürer caddesine gittik. Bu cadde fotoğraf çekmek isteyenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yer. Caddenin özelliği rengarenk tipik Alman evleri. Caddeden çıkıp nehri geçerek oyuncak müzesine geldik, ancak orası da saat nedeniyle kapalıydı. Oyuncak müzesinden Hauptmarkt meydanına geldik ve Church of Our Lady’nin ihtişamını seyrettik. Meydan da yer alan ünlü Schoner Brunnen çeşmesi tadilatta olduğu içinse göremedik. Haupmarkt meydanı, sebze, meyve ve çiçek tezgahlarının sergilendiği renkli bir alan ve gezi sitelerinde görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
İkinci günümüzde planımız Nazi mahkemelerine gitmekti. Önce kaleyi görüp saate göre karar verelim dedik ancak Nazi mahkemelerine gidebilmek için araç kullanmamız gerektiğinden ve çoğunluk gitmek istemediğinden kaleyi gezip, şehirde alışveriş turu yaptık.
Kaiserburg Kalesi kral ikametgahı olarak kullanılmış bir dönem, kale kapısından içeri girdiğiniz an sizi kendine çekiyor. Kalenin bir bölümü tadilattaydı, müze kısmını ise kişi başı 7 Euro ücretle gezebiliyorsunuz. Tabiî ki de kalenin içini gezmeyi es geçemezdim, aile büyükleri bizi dışarıda beklemeyi tercih ettiler, bizde çekirdek ailemle kaleyi gezdik. Kalenin müze bölümünü bir şapelle gezmeye başlıyorsunuz, şövalye zırhlarını ve silahlarını görerek bitiriyorsunuz. Müzeden sonra ise kulesine çıkarak eşsiz manzaranın Nürnberg manzarasının keyfini çıkardık.
Kale gezimizden sonra yanından geçeceğimiz Church of Our Lady’i gezdik. Gotik mimarinin eşsiz örneklerinden biri olan kilisenin mimarisi beni kendine hayran bıraktı. İyice acıkan karnımızı doyurmak ve alışveriş için tekrar şehir merkezine indik. Nürnberg’e gidip Lego Store’u gezmeden dönemezdik, ilk işimiz Lego mağazasına gitmek oldu. Karnımızı doyurduktan sonra Handwerkerhof, Crafts Yard’a gittik, buraya gelip mutlaka bira için diyorlar ama biz ne yazık ki onu da yapamadık. El sanatları merkezinde tur atıp birkaç dükkan gezdikten sonra otelimize doğru yürüyüşe geçtik. Yürüyüş sırasında çift kemerli Hospital of The Holy Spirit yapısını fotoğraflayıp tam karşısında dondurma ve kahve molası verdik. Daha sonra gezmediğimiz Lawrence’s Church’u n içini gezdik. Bu kilise 2.dünya savaşı sırasında neredeyse yıkılmak üzereymiş ve savaş sonrası tekrar orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş. Kiliseden sonra yorulanları otelimize bırakıp, şehrin kuzeydoğu tarafına doğru bir yürüyüş yaparak Laufer Schlagturm kapısında günü noktaladık.
Üçüncü gün Münih’e yolculuğumuz var… Trenimiz öğlen birdeydi, tren saatine kadar otelimize çok yakın olan oyuncak müzesine gittik. 4 katlı, her dönemin oyuncakları olan şirin bir müzeydi. Müzede 1800lü yıllardan itibaren her çeşit oyuncak vardı… Kurşun askerler, bebek evleri, trenler, arabalar aklınıza gelebilecek her oyuncak kategorilere ayrılarak sergileniyor. Müzenin giriş katında, müzede yer alan bazı oyuncaklar ile oyuncakların sahipleri çocukların fotoğrafları var ki bakarken tüylerim diken diken oldu diyebilirim. Düşünsenize 1850lilerden kalma bir fotoğraf, elinde ayısıyla bir çocuk gözüküyor; O çocuk artık hayatta bile değil ama elinde ayıcık orada vitrinin arkasından size bakıyor… Müzenin en sevdiğim bölümü ise bebek evlerinin olduğu kat ile son katıydı. Son katında oyuncaklar, yıllara göre sergileniyor ve çocuklarınızın oyun oynayabileceği bir alan var. Tolga’mın da en sevdiği bölüm son kat oldu haliyle 🙂
Müze ziyaretimizden sonra tren istasyonunun yolunu tuttuk, Nürnberg’e gidip de gezemediğim şehir müzesi ve Nazi mahkemeleri aklımda kaldı açıkçası ama belki bir gün tekrar yolum düşer gezerim diyorum… Sizin yolunuz düşerse gezmeden gelmeyin. Bu arada Nürnberg’i gezmek için 2 gün yeterde artar sadece bizim göz ardı ettiğimiz detaylara dikkat edin yeter. Onlar ne mi? Birincisi, Pazar günleri çoğu yer kapalı; ikincisi, müzelerin ise tıpkı ülkemizdeki gibi ziyaret saatleri belirli ve çoğunluğu pazartesi kapalı. Seyahat planınızı yaparken bunları atlamayın…. Münih ise diğer yazımın konusu olsun, takipte kalın 😉
One thought on “Nürnberg’de iki gün…”