Telefonu kapattıktan sonra bir pişmanlık dalgası sarmıştı Limon’un içini, annesine belki sesini yükseltmese anlatırdı nedenini ama yapamadı. İçinde pişmanlıklarıyla mantosunu alıp işe gitti.
Limon evden çıkarken tüm konuşmaları duyan kocası aralarını düzeltmesi gerektiğini düşündü. Nasıl yapacağı konusunda hiç bir fikri yoktu ne annesini tanıyordu ne de nerede oturduğunu biliyordu. Evlenirken ondan tek bir söz istemişti; annesinin kim olduğunu ve neden görüşmediklerini hiç sormayacaktı.
Tartışmalarını duyuncaya kadar sözünde durmuştu, kulak misafiri olduğu telefon görüşmesiyle artık neden görüşmediklerini biliyordu; sadece bir isim mevzusu yüzünden görüşmemek ise ona çok saçma geliyordu ve annesini arayıp eve davet etmeye karar verdi. Eşi belki kızacaktı ama aralarındaki tatsızlık bitmeliydi ona göre.
Telefonları arayan numaraları gösteriyordu, bir gece önce Limon’u soran telefon numarasını buldu ve annesini evlerine davet etti.
Daveti duyunca gözleri doldu annesinin, hemen gelirdi yeter ki Limon’u ona yine eskisi gibi sarılsındı. Mantosunu aldığı gibi kapıya çıktı. Adresini söyleyince arabayla gelip alacağını söylemişti, yol 2 saat sürecekti ama beklemeye değerdi.
Kızının evine geldiğinde ne yapacağını şaşırdı, böyle büyük bir evde oturacağını hayal etmemişti, etrafa bakarken Limon’un evinde de boş çerçeveler gözüne takıldı. Eşi, Limon’un onları mutlu anlar için sakladığını söyledi, tıpkı kendisi gibi. Ne çok benziyorlardı birbirlerine.
Kızına kurabiye yapması gerektiğine karar verdi ve izin isteyerek mutfağa girdi. Kurabiyenin mis gibi limon kokusu evi sardığı sırada kapı çaldı, o açmalıydı kapıyı. Açınca kırmızı mantosuyla kızını görünce ne diyeceğini bilemedi, yanındaki küçük kız da torunu olmalıydı en iyisi onu nasıl sakladığını sormaktı.
Limon annesini kapıda görünce ne diyeceğini bilemedi, sorusunu duymazlıktan gelerek sessizce içeri girdi. Kızı ise sevinçle benim bir büyük annem varmış diyerek evin içinde koşturuyordu.
Sanki aralarında o telefon görüşmesi olmamış gibi günün kalanını sakinlik içinde geçirdiler. Küçük kızın yatma saati gelip de Limon ve annesi yalnız kalınca Limon tekrar sordu:
“Anne neden adımı söylemiyorsun?”
“Limon’um benim, adın babanla birlikte gitti. Ne kadar çabalasam da sana babanın verdiği ismi hatırlayamıyorum, tek bildiğim benim Limon’um olduğun.”
Babası neredeydi peki? Onu da hiç anlatmamıştı annesi, babasına dair bildiği tek şey büyüdüğü evin girişinde asılı duran kırmızı mantoydu, hiç sormamıştı ama mantonun babasına ait olduğunu biliyordu.
Annesi babasına ne olduğunu da hatırlamıyordu, bir gün evden çıktığını çıkarken ona mantonu giy dediğini ama babasının, mantoyu askıda bıraktığını söyledi annesi. Ona dair hatırladığı son şey buydu.
Limon annesine bugüne kadar neden bunları sormadığını düşünüp üzülürken, annesi tek bir şey sordu:
“Sana Limon demeye devam edebilir miyim, kızım?”
Buna nasıl hayır diyebilirdi ki artık… Annesini çok seviyordu, ona kızgınlıkla geçirdiği zamanları telafi etmeliydiler.
**Üçüncü kelime ile, hikayenin sonuna geldik, Limon’un gerçek adı ne bilmiyorum, belki de sizin isminizdir…
**Dördüncü kelime: Kahve. Bambaşka bir hikaye sizi bekliyor olacak.
Harika… Çok akıcı bir anlatım.
Teşekkür ederim ☺️
Yine keyifle okudum♥️
Çok mutlu oldum 🥰