Domates salçası yaptığım o gün keşke mail kutuma bakmasaydım diye düşünüyordu Selin. O günden beri çığlıklar hayatına girmiş, ormandaki günleri tekrar yaşamasına sebep olmuştu. Şimdi de yeni bir mesaj vardı karşısında her şeyi bırakıp ormana gitmesini isteyen.
“Murat hala o ormandaki gençler sanıyor bizi sanırım, nasıl her şeyi bırakabilirim, kızımı nasıl yalnız bırakabilirim?”
Maili okuduğunda aklından geçen tek cümle bu olmuştu ve maili çöp kutusuna gönderdi. Nasıl çığlıklarla daha önce baş ettiyse şimdide son vermenin bir yolunu bulurdu ama kızını asla bırakmazdı, üstelik nereye gideceğini bile bilmeden.
***
Günlerce bu garip ama güzel yerden çıkmanın yollarını aradım. Burada herkes mutluydu, herkes gençti, peşinden koştuğum kız benim rehberim oldu burada. Her şeyi anlattı bana, burası bir gençlik köyüymüş ve bu kapıdan geçenler asla yaşlanmazmış. İnanmadım önce, arkadaşlarım beni bulup buradan çıkaracaklar dedim. Her gece Selin’in adımı seslendiğini duyuyordum, günler sonra azaldı sesi daha uzaktan gelmeye başladı, bir gün ise hiç duymaz oldum.
Rehberim artık beni unuttuklarını söyledi, beni kimsenin aramadığını, benim varlığımı bile unuttuklarını. Günlerim eğlenceli geçiyordu burada ama Selin yoktu yanımda, her gün onu daha çok özlüyordum.
Rehberim bir gün elime bir kutu verdi, bu köyün yeni şefi olduğumu söyledi. Köye girecekleri de köyden gidecekleri de belirleyebilecektim, böyle bir seçim şansı bile olduğunu bilmiyordum. Kutunun içinde bir çok genç ismi vardı, bunlardan birini seçip köye davet etmem gerektiğini söyledi rehberim.
Burada yaşlanmıyorduk, bir gencin hayal ettiği her şey vardı burada ama bir mahkum gibiydik, kapıdan kimse çıkamıyordu. Hiç kimseyi davet etmeyeceğimi söyledim, yine de bir gece kutunun bende kalmasını istedim. O gece kutunun en altında Selin’in ismini ve fotoğrafını gördüm, yaşlanmıştı gözlerinin kenarında çizgiler vardı ama bir o kadar da güzelleşmişti. İçim sızlayarak yanımda olmasını diledim.
Ertesi sabah rehberim, eğer Selin isterse dileğimi gerçekleştireceğini söyledi ve elime bir bilgisayar verdi. Bu köye girdiğimde bilgisayar her evde yoktu, mücevher gibiydi.Rehberim elektronik posta denen bir şey olduğunu anlattı ve istersem Selin’e posta gönderebileceğimi.
Ne yazabilirdim ki ona, onu bırakıp gelmiştim, sadece özür dileyebilirdim. Aylarca bekledim postayı göndermek için, özür dilemek yetmezdi ama iki kelimeden başka yazacak bir şey yoktu. Postayı gönderdikten sonra geceleri yine Selin’in sesini duymaya başladım, bu kez beni aramıyordu sadece bana neden diye soruyordu. Anlatsam inanır mıydı? Görmeden inanmazdı.
Rehberim buradan çıkarsam bir daha asla geri dönemeyeceğimi söyledi. Selin’i buraya davet ettim.
Günlerce gelmesini bekledim, gece duyduğum sesi gelmeyeceğim dese de.
Ve bir gün beni çıkar dedim rehberime ama bana Selin’in adresini de ver.
Kapıdan çıktım, çıktığım an yüzümün değiştiğini hissettim benimde artık çizgilerim vardı gözlerimde. Rehberimin verdiği adres buradan çok uzaktı, demek ki Selin’i o yüzden duyamamıştım. Evine gittim, birden karşısına çıksam ne derdi? Önce bir köşeye saklanıp onu izlemeye karar verdim:
Evin kapısından tıpkı Selin’e benzeyen küçük bir kız çıktı, sonra da Selin, en arkada ise tanımadığım bir adam, sevgiyle sarıldılar birbirlerine. Selin mutluydu, benim ona ihtiyacım vardı ama onun bana ihtiyacı yoktu.
Tekrar ormandayım, o kapıdan giremem artık ama o kapıya gidenleri uyarabilirim. Kapının dibindeki kulübemde her gece oraya girmeye çalışanlara kapının ardını anlatmak görevim artık. Anlattıktan sonra girerlerse kendi seçimleri…
***
Günler sonra Selin, çığlıkların kesildiğini fark etti. Yaşamına o mail gelmemiş gibi devam etti, arada kendine gitseydim ne olurdu diye sorsa da bırakıp gidenin Murat olduğunu hatırlattı kendine. Kızını bırakıp yeni maceralara atılamazdı, sadece bunu biliyordu.
Yeni kelime: Rahatsızlık
2 thoughts on “Kutu”