Bir ayın daha sonunda aylık okuma hedefime ulaşmış olmamın haklı gururunu yaşıyorum. Lafı çok uzatmadan gelin bu ay neler okudum birlikte bakalım:
Ayın ilk kitabı Zülfü Livaneli’den Kardeşimin Hikayesi oldu. Büyük ustanın eşsiz kaleminden yine unutulmaz bir kitaptı. Hikaye, bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlıyor. Polisiye bir hikaye ile karşılaşacağınızı düşünürken kendinizi meraklı bir gazeteci ile bir mühendisin konuşmalarında buluyorsunuz. Mühendis Ahmet Bey ile gazetecinin konuşmaları, Ahmet Bey ile kardeşinin hayat hikayesine dönüyor. Hikayede dram ve aşk bir arada ilerlerken her sayfada size bir sayfa daha okuyayım dedirterek elinizden bırakamayacağınız bir roman halini alıyor. Livaneli’nin kalemini zaten çok sevmişimdir, ancak bu hikayenin kurgusunu daha çok sevdim, sonunu tahmin edebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Benim gibi Livaneli ile yeni tanışanlardansanız bu kitabını da okumadan geçmeyin derim.
İkinci okuduğum kitap John Wyandam’ın yazmış olduğu Triffidlerin Günü, yazarın daha önce Krizalitler kitabını okumuş ve diğer kitaplarını da okumalıyım demiştim. Triffidlerin Günü 60’lı yıllarda yazılmış bir bilim kurgu ancak okurken acaba gerçek olabilir mi diyorsunuz. Triffid diye bahsedilen şey insan eli tarafından geliştirilmiş yeni bir tür bitki. Bir gece meteor yağmurundan sonra her şey değişiyor ve insanların dünyasında Trifidlerin Günü başlıyor. Kitabın ilk cümlesi “Pazar görünümlü bir Çarşamba sabahı…”. Alışık olduğunuz düzenin artık olmadığını ve gelişimini izlediğiniz bitki türünün insanlığın sonunu hazırladığını fark etseniz ne yaparsınız? Yazarı ve kurgusunu çok sevdim ve açıkçası içime sindire sindire bir kez daha okuyabilirim kitaplarını. Bu arada Triffidlerin Günü BBC tarafından 2 bölümlük dizi uyarlaması varmış 2009 yılında. O da en kısa zamanda izleyeceklerim arasında olacak.
Soluksuz okuduğum iki kitaptan sonra acaba ne okusam diye düşünürken görümcem Orhan Pamuk’un Kırmızı Saçlı Kadın kitabını bıraktı bana. Daha önce hiç Orhan Pamuk’un kitaplarından okumadım, açık söylemek gerekirse okumayı da düşünmüyordum. Ancak elimin altında kitabı görünce, hadi dedim bu yazarı da tanımış olayım. Başlarda konu nereye gidecek diye merakla okurken, ortalarına doğru bu hikaye çok sıradan dedim kendi kendime. Tamam itiraf ediyorum sonunda şaşırttı beni ancak çok beğendim, mutlaka okumalısınız diyeceğim bir kitap değildi benim için. Yazarın tüm kitaplarını okumalıyım demedim Livaneli’ndeki gibi. Yine de beğenenler var ki yazar bu kadar ödül aldı, çok satanlarda, kısaca benim tarzım değil.
Ayın diğer bir kitabı da Daha Sade Bir Hayat, kitap sadeleşme hakkında ama bu sefer konu çocuklar… Kitap sadeleşme felsefesinden ziyade çocuklarınızın hayatını sadeleştirirseniz, çocuklarınızın gelişimine nasıl katkısı olacağını anlatıyor. Evet haklısınız bu kitabı tek bir paragrafta özetlemek olmaz, o yüzden bende uzun uzun anlattım bir önceki yazımda. İyi ki almışım dediğim kitaplardan biri oldu.
Ayın son kitabı ise Haruki Murakami’den Sputnik Sevgilim. Yazarın okuduğum ilk kitabı, yazarın kitapları ya çok satanlar arasında oluyor ya da kitap bloglarında tavsiye ediliyor ama şahsen bir türlü okumak gelmemişti içimden. Sonra bu kitabı görünce, tanışmak için bir şans versem iyi olur dedim kendime ve okumaya başladım. Yazarın dili tam benim tarzım, akıcı ve sade. Hikâyeye gelince başlarda nereye gideceğini pek algılayamasam da okumak için bende merak uyandırdı, elimden bırakamadım, son sayfalara yaklaşırken bile acaba nasıl sonuçlanacak diye soluksuz okumaya devam ettim. Kitapta 3 karekter var: Sumira, kitap yazmak isteyen biri; Sumire’nin aşık olduğu Myu, varlıklı zengin biri; ve Sumire’ye aşık olan kitabın anlatıcısı. Kitap başlarda bir aşk üçgeniymiş gibi gözükse de, son sayfalara doğru bir varoluş ve kendini arayışa dönüşüyor ve son sayfaya kadar bunu tam anlamıyla kavrayamıyorsunuz. Harukami ile tanışmak için bence güzel bir kitap, tavsiye ederim.
Bu ay hedefim olan 4’ü bir sayıyla geçtim, okuduğum beş kitabı da iyi ki okumuşum dedim. Keyifle okuduğum bir ay oldu, kitapla kalın, mutlu kalın… İyi okumalar…