32. yaşımı bitirmeme aylar varken hayatımda ilk kez Hint Filmi izledim desem? Ekim ayında çok severek takip ettiğim iki blogger Hint Filmleri Festivali adı altında izledikleri Hint Filmlerini yazmamış olsalardı büyük olasılıkla hala izlemiş olmazdım. Herşeyden Konuşmalı Sinem ve Tırtılın Düşü Yeliz yazdıkça merak edip izlemeye karar verdim filmleri.
Önerdikleri beş filmi de izleyip öyle yazmak istiyordum ancak filmlerin süresinin genelde uzun olması ve her zaman izleyebilmek için zaman yaratamam nedeniyle sadece üç filmi izleyebildim. Önerdikleri ve izlediğim ilk Hint Filmi, PK ile zaten Hint sinemasına bakış açım anında değişti ve şimdiye kadar neden ön yargılı davrandığım için kendimi sorguladım. Hint filmlerinin saçma sapan danslardan, şarkılardan ve kendilerine özgü kıyafetlerinden ibaret olduğunu sanıyordum, filmlerin insanı düşündürebilecek hikayeleri olabileceğini hiç tahmin etmemiştim.
Yeliz ve Sinem’in ilk önerdikleri film P.K.: Yanlış Numaradaki Tanrı filmini aylar önce iş arkadaşımda önermişti ama Hint filmi diye araştırmamıştım bile. P.K. Aralık 2014’te vizyona girmiş bir Aamir Khan filmi. Aamir Khan, keşfetmek için dünyaya gelen bir uzaylıyı canlandırıyor ve dünyaya gelir gelmez uzay gemisi ile iletişime geçmesini sağlayan kolyesi çalınıyor. Ve kolyesini bulabilmek için insanlara sorduğunda “Sana ancak Tanrı yardım edebilir” diye cevap alınca birçok dinin bir arada olduğu Hindistan’da Tanrıyı aramaya başlıyor. Her dinin ritüellerini yerine getirerek Tanrı’ya kolyesinin yerini soruyor ve tabiki cevap alamıyor. Filmi sadece replikleri için bile izlemenizi tavsiye ederim, din adı altında bize empoze edilen değerleri ince ince sorgulatıyor, filmin sonuna doğru geçen bir cümle ise en can alıcı nokta bence:
“Ama bir sorum olacak. Hangi Tanrıya inanacağız? Sürekli ‘Sadece Bir Tanrı var’ diyorsun. Bense hayır diyorum. İki Tanrı var. Biri bizi yaratan, biri de sizlerin yarattığı.”
PK filminden çok keyif alınca yorumlar sırasında Yeliz’in önerdiği yine bir Aamir Khan filmi olan 2009 yapımı 3 İdiots izleme listeme girdi ve aynı keyifle izledim filmi. Filmde Hindistan’ın en iyi mühendislik okulunda okuyan 3 arkadaşın dostlukları ve hayatı anlatılıyor, eğitim sistemine ince ince dokundurarak. Eğitim sisteminin daima yarış üzerine kurulu olmasını değiştirmeye çalışan Rancho (Aamir Khan) ve iki arkadaşının hikayesi, size farkında olmadan kendinizi de sorgulatıyor:
“Yarından bu kadar korku duyarsan, bugünü nasıl yaşarsın?”
Gülümseyerek ekran başından ayrıldığım iki filmden sonra daha önce birisinin (kim olduğunu bir türlü hatırlayamasam da) bana önerdiği yine göz ardı ettiğim My name is Khan izleme listeme girdi. 2010 yapımı filmin başrolündeki Rızvan Khan karakteri asperger sendromu hastası bir Müslüman. Annesinin ölümüne kadar Mumbai’de kalıyor, annesinin ölümüyle erkek kardeşinin yaşadığı Newyork’a gidiyor. 11 Eylül saldırısına kadar görece iyi bir yaşam sürerken 11 Eylül’den sonra Müslüman olduğu için Khan ve ailesi dışlanmaya başlıyor. Sadece kendisi değil Hindu olan eşi ve eşinin ilk evliliğinden olan oğlu zarar görünce her müslümanın terörist olmadığını kanıtlamak için ABD başkanı ile konuşmaya karar veriyor Khan ve başkana ulaşmak için yollara düşüyor. İyiliğin önemini her karesinde vurgulayan filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Filmin kısa özeti aslında Khan’ın annesinin söylediği sözlerde saklı:
“Sakın şunu unutma oğlum. Dünyada sadece iki tür insan vardır. İyi şeyler yapan iyi insanlar, bir de kötülük yapan kötü insanlar. İşte insanlar arasındaki tek fark bu, başka bir fark yoktur…”
Son izlediğim Bollywood filmi ise bildiğimiz Hint filmlerinden farklı olan The LunchBox, Sefertası oldu. 2013 yapımı olan film, sefertasının karışmasıyla başlayan bir mektup arkadaşlığını konu alıyor. Sefertası nasıl karışır derseniz, burada küçük bir bilgi: Hindistan 120 yıldır süren bir Dabba Sistemi varmış, bu sistemde evlerden ya da yemek şirketlerinden alınan yemekler sefertası ile iş yerlerine götürülüyor ve hata olasılığı neredeyse yok gibiymiş. İşte bu taşınan sefertasının karışması, kocasından ilgi görememesinden yakınan İla ile emekliliği yaklaşmış huysuz ihtiyar Saajan’ın mektuplaşmasına sebep oluyor. iki kişinin mektuplarla birbirlerine destek olmalarını ve hayatlarındaki değişimleri anlatan bu kısa Hint filminden aklımda kalan cümle:
“Bazen yanlış tren sizi doğru istasyona götürür.”
Filmleri izlediğim gün yazsaydım, sanırım her bir filme özel yazı yazardım her biri uzun yazıları hak edecek kadar keyifli; hepsi birlikte olunca kısa kısa oldu ama en azından benim gibi önyargılı olanlara bir fikir olur. Bu arada izlemeden önce bana saçma gelen danslar ve şarkılar film içerisinde öyle bir anda başlıyor ki tam zamanı diyorsunuz: mesela gözlerinizin dolmaya başladığı anda şarkı söylemeye ve dans etmeye başladıklarında keyifle gülümsüyorsunuz. Hayatta zaten öyle değil mi?
Bu yazı, izlediklerim ve henüz izleyemediğim Lions:Evimi Bulmalıyım ve Taare Zameen Par:Yerdeki Yıldızlar, her çocuk özeldir filmleri de dahil olmak üzere sizlere Bollywood filmleri önerisi olsun.
Ve kendime minik bir not: elvan, yeniliklere daha açık olmalısın 😉
Aamir Khan ı çok seviyoruz eşimle.. Değerli biri..
sevilmeyecek gibi değilmiş, oyunculuğuna hayran kaldım 🙂