En son yeni hobi alarmı verip kayıplara karışmışım. Aslında çok da kayıp sayılmam, sadece her hafta bir blog yazısı yazacağım diye kendime verdiğim sözü tutamamışım. Yoksa 15 günlük bir ara bu blog için çok sayılmaz 🙂
Her hafta yazacağım diyorum. Kendi kendime söz veriyorum. Bak bu sefer düzenli olacağım, her hafta bir yazı yazmak ne kadar zor olabilir ki diyorum. Ama sonra ilk fedakarlık ettiğim blog yazmak oluyor. Çoğu zaman ne yazsam ki diye düşünüp bulamayınca tamam bu haftayı es geçeyim diyorum. Bir haftayı es geçmek ise döngüyü bozmaya yetiyor.
Geçen hafta yazmaya niyetlendim aslında, hatta ne yazsam diye düşünürken chatgpt’ye bile sordum. Kendisi haftalık notlar şeklinde haftanı anlat dedi. Çok yaratıcı değil mi? Ki Ekim ayında bu tarz içerik üretmiştim ama daha çok kitap ve dizi önerisi olmuştu. Yapay zekadan başka nasıl bir cevap bekliyordum acaba? Gerçi biraz kendisini zorlayınca daha yaratıcı içerik önerilerinde de bulundu ancak hiç biri cazip gelmedi.
İtiraf ediyorum önce yapay zekanın önerileri doğrultusunda içerik üretmeyi denedim. Yazdıklarımı okuduğumda ise benlik olmadıklarını fark ettim. Sanki havada kaldı tüm kelimeler, bir zemine oturmadı. Sadece aklımdan geçenleri yazmak istediğimi fark ettim. Şimdi yazdıklarımı okudum da hala yapay zekanın etkisi geçmemiş üzerimden, içerik üretmek falan yazıyorum ki normalde yazılarım der geçerim 🙂
Ee peki bugün ne yazacaksın Elvan? Cevap, bilmiyorum sadece yazıyorum, zaten beni okuyan 3-5 kişiyiz burada. Sahi okuyanlar bir ses verse ya yorumlarda, sanki kendi kendime konuşur gibiyim burada. Geçen hafta Murat Gülsoy’un Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık kitabını okudum, kitabı anlatmayacağım merak etmeyin. Kitapta yazar Türk yazarlardan örneklerle yazmanın kurallarını anlatıyor. Ve bir bölümde Ayfer Tunç’un Suzan Defter kitabından bir bölümü okuma örneği olarak veriyor. İşte o bölümde Ayfer Tunç:
İnsan ya kendi kendine konuşur, ya kendi kendine yazar. Kendi kendine konuşmayı makbul saymazlar. Oysa ne fark var ki arada?
Yazmış. Ne kadar doğru aslında. Neyse işte bende kendi kendime konuşuyor gibi hissetmeyeyim diye bir ses verin bana, makbul sayılmazlık olmasın… Mesela hangi yazılarımı daha çok sevmiştiniz? Arada hikayelerimi paylaşayım mı? Okuduklarımı, izlediklerimi mi anlatayım?
Yorumlarınızı bekliyorum 🙂
Kendimi bir anda profesyonel blogger gibi hissettim 🙂
Az kalsın başlığın neden Hayatın Nakışını İşlerken: Haftalık Notlar olduğunu söylemeyi unutuyordum. Bu başlığı geçen hafta chatgpt önerdi bana, kulağıma o an çok hoş geldi ve bu başlığı kullanmak istedim. Hatta başlığı gördüğüm de aklımdan geçen haftalık olarak el işlerimi paylaşırım oldu. Aslında o hala aklımdan geçiyor. Haftalık olarak paylaşsam nasıl olur acaba? Bir yandan da belki küçük tüyolar veriririm. İpler, kumaş seçimi, şablon okuma falan. Aslında olabilir bu… Neyse bugünlük bu kadar olsun… Arayı uzatmadan görüşmek üzere…
*Küçük bir not: Burası benim sadece kafa dağıtma alanım…