Merhaba ben Pazartesi, ailenin sorumluluk sahibi kızı. Kız mı dedim aslında oğlu da olabilirim, ne de olsa cinsiyetimiz yok bizim, sadece haftanın günleriyiz. Tıpkı aylar gibi bizim de isimlerimiz var, her dilde farklı adlandırılıyoruz: Lundi, Monday, Montag… ismimiz nasıl olursa olsun biz hep aynıyız. Bana haftabaşı diyorlar, başlangıçlar için hep beni bekliyorlar. Halbuki bende diğerleri gibi sıradan bir günüm, genelde başlangıç günü olarak beni siz seçiyorsunuz. Sonra da Pazartesi Sendromu diye isim takıyorsunuz. Olmaz öyle, bana bu özelliği veren sizsiniz…
Ben Salı, bırakın Pazartesi’nin yakınmalarını asıl ben neyim ki? Haftanın ikinci günü, ne bir şeye başlamak için seçersiniz beni, ne de bitirmek için. Benim de her dilde söylenişim farklı ama en çok Fransızca’da severim ismimi: Mardi. Nedense kulağıma çok hoş geliyor, aramızda kalsın diğer günlerin isimleride Fransızca’da çok güzel. Türkçe’de bize tekerleme yaratmışsınız, bana Salı sallanır demişsiniz. Diğer dillerde var mı böyle lakaplarımız bilmiyorum ama niye sallanır dediniz ki bana? Bende hepsi gibi yerimde duruyorum, hem ne tatil sonrası ilk başlangıç günüyüm ne de tatil öncesi son gün. Tam çalışılıcak günüm bence, bir düşünün derim.
Geveze Salı’dan sonra ben Çarşamba, haftanın ortası. Aslında tam ortası sayılmam zaten yedinin ortası nasıl olsun ki ama iş günlerinin ortasıyım işte. Bence en sevilen günüm, tatile göz kırpan, pazartesiyi geride bırakan şahane bir günüm. Sessiz sakin en sevilen günüm.
Ben de Perşembe, bana neden bu ismi vermişler hiç bilmiyorum. Diğer dillerdeki adımı da çok sevmiyorum. Zaten ben niye varım onu da bilmiyorum, ne baştayım, ne sonda, ne de ortada, aralarda bir yerde kayboluyorum.
Ailenin negatifini dinlediğinize göre ailenin poziifi olarak size merhaba diyebilirim, ben Cuma. Kendimi en sevilen gün ilan ediyorum. Hatta Almanca’da Freitag diyorlar bana özgür gün, nasıl sevildiğimi bir düşünün. İş günlerinin sonuncusu, öğle saatlerinde haftasonu planları yapılmaya başlanan, onun coşkusuyla daha bir şevkle çalışılan en güzel gün. Zor işler için de asla başlangıç günü seçilmem, hep rahat işler beni bulur. Daha ne olsun?
Neşeli çocuk Cuma’yı dinlediniz, ama asıl neşeli gün benim, çünkü ben Cumartesi’yim. Hiçbir derdin tasanın olmadığı, bol bol gezilen, arkadaşlarla, aileyle vakit geçirilen şahane bir günüm. Ben olmasam ne yapardınız merak ediyorum, çok sıkıcı bir hayatınız olurdu bence. Cumartesi gecesi eğlencesi diye bir şey ilan ettiniz; eğlenmek için bile beni bekliyorsunuz. Daha ne olsun, benden iyisi can sağlığı 🙂
Kendini beğenmiş Cumartesi… Şu Cuma ile Cumartesi’nin neşesi birazcık bende olsa ne olurdu sanki. Beni bir tek kahvaltı saatinde seviyorsunuz, Pazar kahvaltısı diyorsunuz adına, sevdiklerinizle uzun uzun oturuyorsunuz o sofrada, sonra alıyor sizi bir hüzün. Başlıyorsunuz Pazartesi için dertlenmeye.. Aa bu arada evet ben Pazar, tatilin son günü, öğleye kadar iyi anlaşırsınız benimle, sonra haftanın planlarını yapmaya başlarsınız. Ne olurdu sanki planları Cuma’da yapsanız, beni Cumartesi gibi gezme günü ilan etseniz. Ailenin üvey çocuğu gibiyim, bensiz yapamıyorsunuz ama çok da sevmiyorsunuz.
İşte böyleyiz biz haftanın günleri, her birimizin ayrı bir karakteri var. Bize isimleri veren, anlamlar yükleyen sizsiniz aslında, ne olurdu hepimizi tek bir günmüş gibi karşılasanız? İsimler takmadan, olduğu gibi yaşasanız, biz de birbirimizi kıskanmasak? Bir deneyin bence, aramızdaki eşitsizliği bozmak sizin elinizde 🙂