Sadeleşme ve minimalizm felsefesini benimsemek ve hayatımı bu duruma adapte edebilmek için ulaşabileceğim her bilgiyi okuyorum bu aralar, Daha Sade Bir Hayat kitabı da onlardan biri. Hangi blogda tavsiye edildiğini hatırlamıyorum, sadece bir blogda çocuk yetiştiren ebeveynler okumalı diye bir satır gördüğümü hatırlıyorum. Bunun üzerine önüme çıkan her kitapçıda sordum ve ilk gördüğüm yerde de aldım ve sadeleşme sürecine başladığımdan beri ihtiyaçtan değil de kendim için yaptığım ilk harcama bu kitap oldu.
Kitabı aldığım gibi neredeyse tek solukta okudum, altını çize çize. Verdiği örnekler, yaklaşım o kadar tanıdık geldi ki. Kitabın orijinal adı Simplicity Parenting yani basit ebeveynlik. Kitabın ilk bölümünde kısaca sadeleşme felsefesinden bahsedilirken diğer bölümlerinde bunu çocuklarımızın hayatına nasıl uygulayabileceğimiz örnekleri ile anlatılıyor. Herkesin en iyi olma çabasının tavan yaptığı günümüzde, sadeleşmenin önemini bir kez daha anlıyorsunuz kitabı okurken.
İlk çocukluk döneminden ergenlik dönemine kadar size uygulanabilir öneriler veriyor yazar ve düşününce gerçektende kendi hayatımızdan önce çocuğumuzun hayatını sadeleştirmenin daha önemli olduğunun farkına varıyorsunuz. Örneğin oyuncaklardan bahsetmiş yazar, hepimizin çocuklarının odası oyuncak dağları ile çevrili; onlarla geçiremediğimiz her bir saati oyuncakla telafi edebilecekmişiz gibi evi oyuncakçı dükkanlarına çeviriyoruz. Sonra da çocuğumuzun doyumsuz olduğundan, mutlu olmadığından, şımarık olduğundan, hiperaktif olduğundan vb. birçok sahip olduğu sıfattan yakınıyoruz. Aslında onların o sıfatların tanımı haline gelmesinden bizler sorumlu değilmişiz gibi.
Yazar tam bu noktada evdeki oyuncak fazlalığından kurtulun diyor. İç sesiniz oyuncakları atmak mı, iyi de oğlum/kızım onlarla oynuyor diyor, değil mi? Benimki de öyle diyor; ancak düşününce oğlumun belli birkaç oyuncakla oynadığını, diğerleriyle olurda toplamaya kalkışırsam oynadığını fark ediyorum. Henüz başlamadım ama oğlumun oyuncaklarını ayıklamak öncelikli sadeleşme planlarım arasında. Yazarın önerdiği oyuncak kütüphanesi ile odasını daha sade bir hale getirmeyi planlıyorum. Yazar ardiye, kullanılmayan dolap gibi bir yerde sağlam olan ama çok oynamadığı oyuncakları depolayın ve o oyuncaklardan biriyle oynamak istediğinde mevcutta dışarıda/odasında olan oyuncaklardan birini kaldırın diyor, tıpkı bir kütüphane gibi.
Peki neden oyuncakların kaldırın diyor, sadece sadeleşmek için değil, aslında, çocuktan çaldığımız çocukluğunu geri vermek için. Çünkü çok fazla ve her ihtiyaca yönelik oyuncakların varlığı, çocuğa sıkılmak için zaman bırakmaz, ayrıca tatminsizlik yaratır diyor özetle. Sıkılmadığı zaman çocuk yaratıcı olamaz, sıkılacak ki kendine yeni bir oyun yaratabilsin. Aynı şekilde kitaplarında çok fazla olmamasından yana yazar, az olan özdür. Zaten çocuğunuzu fark edersiniz, bir kitaba taktığı zaman sizden o kitabı bıkmadan üst üste defalarca okumanızı ister. Her satırı ezberlese de siz o en sevdiği kitabı okurken daha mutlu olur.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise çocuğunuza boş zaman bırakın diyor, her anını bir aktivite ile doldurmayın. Çocuğunuzu okuldan sonra, birçok aktivite ile boğmayın diyor. Günümüzde ne kadar çok aslında bu aktiviteler değil mi? Okul, yüzme kursu, İngilizce kursu, drama kursu, tenis kursu, a kursu, b kursu… çocukların her boş anını bir aktivite ile dolduruyoruz, sonra da hiperaktif olduklarından, söz dinlemez olduklarından yakınıyoruz. Siz bile işten sonra ayaklarınızı uzatıp dinlenmek istemiyor musunuz, onların niye her boş anını bir şeylerle doldurmaya çalışıyorsunuz ve dinlenmelerine fırsat vermiyorsunuz? Üstelik onların her bir aktivitesi sizin ajandanıza takip edilmesi gereken bir iş olarak ekleniyor. Çocuğunuz en iyi olmak zorunda değil, sizde en iyi ebeveyn olmak zorunda değilsiniz. Oğlum henüz okula başlamadığı için okul ve diğer etkinlikler hayatımızı nasıl etkileyecek bilmiyorum, ancak umarım çocuğu aktiviteden aktiviteye sürükleyen annelerden olmam.
Kitaptan altını çizdiğim birkaç satır, sanırım sizleri de kitabı okumaya ikna eder:
- Etrafta çok fazla eşya olması çocukların özgürlüklerini ve kendi dünyalarını derinlemesine keşfetme becerisini kısıtlar.
- Sadeleştirmek, sadece bir şeylerden kurtulmak demek değildir. Aynı zamanda hayatınızda, amaçlarınızda ve kalbinizde yer açmakla ilgilidir. Fiziksel ve zihinsel karmaşa azalınca, dikkatiniz artar.
- Çok fazla seçenek ile karşı karşıya bırakılan çocuklar, ellerindekinin değerini bilmezler ve her zaman elde dilmesi zor şeylerin peşinde koşarlar. “Daha fazla!” Bu denli bir otoriteye ve seçeneğe sahip olmanın gücünü ellerinde tutma duygusu, aslında daha güçlü bir kırılganlık duygusunu maskeler.
- 8-9 yaşından küçük çocuklar, herhangi bir zamanda sadece bir veya iki kitaba erişebilmelidir. Çocuğun odasında, kitaplığında sadece bir düzine ya da daha az sayıda sevdiği kitaplardan bulunmalıdır. Bu kitaplar çocuğunuzun dönüp dolaşıp yeniden okuyacağı kitaplardır.
- Odası oyuncaklarla dolup taşan bir çocuk tatminsiz olmaya adaydır. Keyif almanın oyuncaklara bağlı olduğunu ve yeni bir oyuncağın diğerlerinden daha iyi olabileceğine şartlandırılmıştır. Sıkılmaya vakti olmayan bir çocuk, her zaman dış uyarıcıların, aktivitelerin ve eğlencelerin arayışı içinde olacaktır.
- Sıradanlığı kabul etmek insanı özgürleştirir.
Sadeleşmek gibi bir niyetiniz yoksa bile, çocuk büyütüyorsanız bence bu kitabı okuyun ve başucu kitabınız yapın: hayatın hızında kendinizi ve çocuğunuzu unuttuğunuzda tekrar tekrar okuyun… İyi okumalar…
Kesinlikle son cümlelerine katılıyorum.
Ben çok çok beğendim kitabı..ve elimden geldiğince uygulamaya çabalıyorum.