Hiç bir şey yapmadan, okumadan, izlemeden, telefonda ekran kaydırmadan en son ne zaman durdunuz? En son ne zaman boş oturdunuz? Boş oturmak, günümüzün tembelliği gibi algılanıyor artık. Boş oturmak yerine mutlaka bir şeyler yapmamız empoze ediliyor bize. Bu aydınlanma geçen hafta reading slump’tan bahsederken geldi bana. Okuyamıyorum ama en azından örgü örüyorum boş zamanlarımda, dedim.
Adı boş zaman değil mi bu anların? Neden birşey yapma ihtiyacı hissediyoruz? Sanırım buna en çok, çoklu görev yapmanın üretkenlikle bağdaştırılması sebep oluyor. Sürekli bir şeyler yapıyor olmak övülüyor, ödüllendiriliyor. Yemek yaparken sesli kitap dinlemek, bir sunum hazırlarken arka fonda podcast dinlemek gibi masum görünen bir çok işi bir arada yapıyoruz. Ve bunları yaptıkça, bak iki işi aynı anda hallettim, diye kendimizle gurur duyuyoruz. Hal böyle olunca da boş zamanları gerçekten boş zaman olarak geçiremiyoruz. Onları da çeşitli aktivitelerle dolduruyoruz. Mutlaka o anlara bir hobi atanmalı gibi hissediyoruz.
Boş zamanlarımızda boş otursak ne olur? Tabiki de her boş bulduğumuz anda sessizce hiç birşey yapmadan duralım demiyorum ama gün içerisinde bir boş anı sadece buna ayıralım olmaz mı? Boş oturmak bize iyi gelecektir. Zihnimizin de bedenimiz gibi molalara ihtiyacı var.
Küçük molalar, zihnimizi dinlendirir. Sürekli aktif olmak bizi yoruyor, yaratıcı düşüncelerimize alan kalmıyor. Sonra ver elini tükenmişlik sendromu.
Boş oturup sadece nefesimizi dinlesek… Çevremizi ve kendimizi gözlemlesek…Tempomuz hızlıyken gözümüzden kaçanları farketsek… Camdan yansıyan güneş ışınlarının oyunları görsek… Rüzgarın sesini dinlesek… Kuş cıvıltılarını duysak…
Çok mu romantik oldu? Ama bunlar ancak durduğumuzda bize kendini gösterir. Belki hayallerimizin sesi çıkmaya başlar tekrar, başkaları ne istiyor diye değil de ben ne istiyorum diye sorarız kendimize. Yaratıcı yanımızı besleriz, yeni fikirler doğar içimize. Kendimizi daha iyi anlarız.
Kısaca boş oturmak bir tembellik değil, bir zaman kaybı hiç değil. Sadece kendimize alan açmanın bir yolu bana göre. Kendimize verdiğimiz sessiz bir armağan aslında. Bazen hiç bir şey yapmamak, en doğru şeyi yapmaktır.
“Dinlenmesini bilmeyen, çalışmasını da bilmez.”
Sokrates
