Bu senenin tatilini bitirdik ama yazmaya ancak fırsat bulabiliyorum, tatil dönüşü yorgunluğu, bayram, beklenmeyen gündem değişiklikleri derken erteleyip durdum yazmayı. Çektiğim fotoğrafları bilgisayarıma yüklemeyi bile ertelendim, tam bir tembellik var üzerimde 🙂
Sene başında yıllık izinlerimizi planlarken tatilimizi yurtdışında geçirelim diyorduk eşimle, ama bir türlü nereye gideceğimize karar verememiştik. Biz daha orası mı olsun, burası mı olsun derken kuzenimizin Almanya’da evleneceğini öğrendik, tarihi de tam yıllık izinlerimize denk gelmişti. Hal böyle olunca maaile Almanya gezi planlarına başladık.
Gezimizin ilk 2 günü, düğünün olacağı Frankfurt’un Altenstadt köyünde; sonraki 2 gün Nürnberg ve son 3 günde Münih’de geçirmeye karar verdik. Detaylara başlayalım mı, ne dersiniz?
İlk 2 günümüzü geçirdiğimiz Altenstadt ile başlasam iyi olur sanırım, Nürnberg ve Münih’de başka bir yazının konusu olsun 🙂
Altenstadt, gittiğimde burası köyse bizim oralar ne acaba dememe sebep olan yer. Yaklaşık 2 saatlik maaile uçak yolculuğumuzdan sonra kuzenin eşinin ayarladığı araçlar ile köye geldik. Geldiğimizde karnımızın açlığı tavan yaptığından, gelinimizin evinde öğle yemeği yiyip yine gelinimizin ayarladığı Casa Florales otele gittik. Otel diyorum ama aslında evin sahibi odalarını kiralıyor. Kahvaltı dahil, oda başına ücret ödeniyor. Almanya tatilimiz boyunca yaptığımız en leziz kahvaltılar buradaydı 🙂
Biraz odalarımızda dinlenip, akşam yemeği için tekrar gelinimizin ailesinin evindeydik. Bizimkiler ne kadar çok abartıyor dememe sebep olan bir misafirperverlikle ağırladılar bizleri. Bilirsiniz bizde düğün dendi mi akan sular durur, gösterişin en alası, yemeğin en çok çeşidi yapılır; aman konu komşu, misafirler ne der diye. Orada ise her şey sade ve yeteri kadardı. Bizde olduğu gibi evin hanımı günler öncesinden kendini mutfakta heba etmemişti iyi de yapmıştı. Öğle yemeğinde çorba, akşam yemeğinde pizza ile karnımız gayet güzel doyurduk, ne israf olan yemekler vardı ne de yorgun düşmüş bir ev sahibi. Herkes kendi evinde gibiydi.
Altenstadt’ta ev gezmesine gelmiş gibiydik, günümüz ev ve otel arasında geçti, ki düğüne geldiğimiz için gayet normal 🙂 Köyün etrafı gözünüzün alabildiği kadar tarlalarla çevriliydi, hepsi ekili, hepsi yemyeşil. Yatağınızdan kalktığınızda kendinizi yıllarca uyumuş gibi dinlenmiş hissederek yeni güne uyanıyorsunuz. Köyde yer alan evlerin ise hepsi bahçeli 2 katlı evlerdi. Çimlerin ortasında, masal dünyasındaymışsınız hissi uyandıran bakımlı evler. Hepsinin penceresinde de mutlaka orkide vardı, oranın ikliminde en güzel yetişen ev bitkisiymiş kendisi.
Köyün merkezi ile ev arasını yaklaşık 1 saatte yürüyerek gezdik; bu da bana bol bol fotoğraf çekmem için yetti. Köyü en güzel fotoğraflar anlatır sanırım:
Bu güzel köyde nasıl bir düğün organizasyonu olacağı ise benim için merak konusuydu. İlk defa yurt dışında bir düğüne katılıyordum sonuçta ve adetleri nasıldır, neler yapılır bilmiyordum. Bence köye yakışır masal tadında bir düğündü. Düğünde 8 kişilik toplam 6 masa vardı, yani maksimum 50 kişi ile keyifli bir düğün. Eski bir şatodaydık, önce şatonun salonunda nikah merasimi yapıldı. Hayatımda izlediğim en uzun nikahtı, 45 dakika sürdü ama kimse merakta kalmadı nasıl tanıştıkları bile anlatıldı nikahta 🙂 Nikahtan sonra şatonun bahçesinde kokteyl ve arkasında yemek organizasyonu. En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş mükemmel bir düğün 🙂 Fotoğraflara geçmeden önce detaylara gelelim:
Nikahın yapılacağı salonda gelinin ve damadın ebeveynleri için sandalyeler ayrıydı, onun dışında isteyen istediği yere oturdu. Salona gelinimiz babasının kolunda geldi, tek bir keman sesinin eşliğinde, duygusallık ve romantizm dozu yüksekti. Nikahtan sonra ise gelin, hem kendi annesine, hem de damadın annesine bir buket çiçek verdi ki bence çok güzel bir jestti. Nikahın ardından tüm davetliler hep birlikte bahçeye çıktık. Bahçede şampanya eşliğinde çifti kutladık ve gökyüzüne güvercinleri bıraktılar…
Biraz tebrik ve fotoğraftan sonra masalarımıza geçtik, hava yağmurlu olduğu için masalar çadıra kurulmuştu, ne yazık ki bahçede değildi. Masalarımıza ilk geldiğimizde tatlı eşliğinde kahve servisi yapıldı. Bu arada masalarda herkesin yeri kelebekli isim kartları ile belirlenmişti, Tolga’mın bile yeri belli ve oturacağı yere mama sandalyesi konulmuştu. Tatlıların tümü ev yapımıydı; gelinin annesi, kardeşleri, yeğenleri yapmıştı her birini ve tek tek hangisini kimin yaptığını söylediler.
Tatlı ve kahve servisi devam ederken çiftimiz fotoğraf çekimi için yanımızdan ayrıldı. Biraz masa detaylarından bahsedeyim; tüm masalarda bir tane filmli fotoğraf makinesi yer alıyordu, içinde yaklaşık 8 poz olan ve bizden istenilen düğün sırasında fotoğraflarımızı çekmekti, düğün sahibi daha sonra çekilen fotoğrafları bastıracaktı. Kalpli şekerler ve çiftin resminin olduğu magnetler küçük keselere konulup, ismi özel masalara bırakılmıştı. Kelebek isim kartları ise benim için favori detaydı 🙂
Çadırda birde boş bir masa vardı, önce neden olduğuna anlam veremesem de öğrendim ki çifte verilecek hediyeler içinmiş. Biz Türk adedi, takılarımızla gittik ama orada davetliler masaya gönüllerinden geçen hediyeleri bırakıyorlarmış. Mesela gelinin ablası boş bir tuval, boya ve fırçalar getirdi; bizlerden çift için dileklerimizi resim ile anlatmamızı istedi. Ablasının hediyesi davetlilerin resmettiği tabloydu. Fotoğraf çekiminden sonra çiftimiz gelip hediyeleri tek tek açıp, teşekkür ettiler. En çok hoşuma giden hediye ise, gelinin yeğeninin origami ile çifte özel hazırladığı çerçevelerdi. Tüm hediyeler basit ama üzerinde düşünülmüştü 🙂
Hediye merasiminden sonra ise yemek ve eğlence zamanıydı; herkesin keyif aldığı, detayların düşünüldüğü keyifli bir düğündü… Buradan davet edildiğimiz ve mutluluğu paylaşma şansını yakaladığımız için Simone ve Ertan çiftine tekrar teşekkürler… Mutluluk ve sevgi hep sizinle olsun…
2 thoughts on “Bir Düğün Hikayesi”